27 Mayıs 2007 Pazar

Sokak Kitaplarının serüveni devam ediyor


Sokak Kitapları, bugünlerde yolculuklarını her yerde sürdürüyor. Bu hafta da sokağa birbirinden ilginç 7 kitap salındı





Otobüs durağındasınız bir türlü gelmek bilmeyen arkadaşınızı bekliyorsunuz, ya da günün yorgunluğunu atmak için yaktığınız sigarayla iki yakayı birleştiren vapur yolculuğundasınız ya da sevdiğiniz kafelerin birinde koyu bir sohbete daldınız ... Ansızın gözünüze, oracıkta, öylece, kendi halinde bekleyen bir kitap ilişti. Sakın bir sokak kitabı olmasın?
Sokak Kitapları bugünlerde yolculuklarını her yerde sürdürüyor. İşte bu hafta sahipleri tarafından sokağa salınan, en taze sokak kitapları ve bekledikleri köşeler:
En Aptal Melek/Christopher Moore (Beyoğlu Sinepop Fuayesi)
Silinmeyen/Karin Slaughter (İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü Bahçesi)
Sinema Dedi ki/Ülkü Tamer (Şişli Movieplex Fuayesi)
Gitmek/Tahar Ben Jelloun (Beşiktaş Kültür Merkezi gişesi)
Suikastler Sözlüğü/Katja Doubek (İstanbul Deniz Otobüsleri)
Herkes Kendini Öldürür/Ayhan Bozkurt (Atlas Pasajı)
Yarısı Roman/İsmet Kür (Beşiktaş Akaretler Otobüs Durağı)




Dünya'da son 30 günde sokağa bırakılmış kitap sayısı

Amerika 14.025
İngiltere 5.734
Avustralya 4.291
Almanya 4.273
İtalya 2.166








Bunları biliyor muydunuz?
Türkiye'yi dört bir yandan saran 'sokak kitapları'nın yanısıra ülkemize yurtdışıdan çeşitli nedenlerle uğramış 'bookcrossing' aktivistlerinin de saldığı kitaplar olduğunu ve bunların Antalya'dan Doğubeyazıt'a uzandığını biliyor muydunuz?
Bunlardan biri Salman Rüştü'nün 'Öfke'(Fury) isimli romanı... Hollanda'dan 'MastaBaba' isimli site kullanıcısı kitabı iki hafta kadar önce Doğubeyazıt'taki Tahran Oteli'nin lobisine bırakmış.
'Özgür kitap' bağışçıları
Can Yayınları sokak kitapları kampanyasına 500 yeni serüvenci ekledi. Aralarında dünya edebiyatından Umberto Eco, Günter Grass, Paulo Coelho, Milan Kundera, Gabriel Garcia Márquez, Paul Auster, Susanna Tamaro, Isabelle Allende; Türk yazınından ise Ayfer Tunç, Nazlı Eray, Faruk Duman, Oya Baydar, Erdal Öz, Peride Celal, Osman Şahin, Tahsin Yücel, Behçet Necatigil gibi yazarların eserlerinin yer aldığı seçki 'özgür kitaplar' dünyasına karıştı bile... Celal Üster , tüm dünyada okuma alışkanlığının yaygınlaşmasında etkili bir yol olan kitap değişim projesinin Türkiye'de de başarıya ulaşması için Can Yayınları'nın kampanyaya destek olma kararı aldığını belirtti.







Haftanın Yorumları
Fatma Aydın: Koku tüm sertliği ile bağımlısı olduğumuz değerler üzerine yıkıcı bir etki bırakan müthiş bir eser. Kitaptan sonra bizde kalan sahip olduğumuz değerleri yeniden yorumlama ve anlama çabası. Artık hayata eskisi gibi bakamayacağınız yeniden yapılandırılmanızın gerekeceği bir bakış bir aralık yakalamak istiyorsanız şiddetle tavsiye ederim. İyi okumalar.... (Koku, Patrick Suskind)

Gülçin Eren: Küçük prens bence en çok büyüklerin okuması gereken bir başucu kitabı. Ben özellikle "Benim gülümü özel yapan ona verdiğim emektir" şeklindeki cümleyi çok sevmiştim. Ayrıca büyüklerin dünyasında hissetmeyen, onların dünyasına, sayısal ve ünvansal oyunlarına alışamamış herkese okumasını tavsiye ederim.(Küçük Prens, Antoine de Saint-Exupery







Büyük imparatora öğütler


'Dünyanın Akşamı', Michael Scott'un öğrencisi İmparator 2. Friedrich'e yönelik olarak tasarladığı felsefe, tarih ve din konularındaki derslerin, kurgusal dokuya başarıyla yerleştirildiği bir ortaçağ romanı
















Singapurlu yazar Allan Massie'nin Dünyanın Akşamı-Karanlık Çağlara Ait Şövalyelik Efsanesi adlı kitabı, Haçlı Seferleri tarihinin en önemli isimlerinden, İmparator 2. Friedrich'in öğretmeni Michael Scott'un kurgusal yaratımına dayanır. 1204 yılında geleceğin imparatorunun öğretmenliği görevini üstlenen ve Friedrich'in katolik Hıristiyanların tepkiyle karşılayacağı fikirlerin yaratıcılarından birisi kabul edilen Scott'un, Paris Bibliothéque Nationale'de yer alan el yazmalarının 1938 yılında çıkarılan kopyalarına tesadüfen ulaşan Massie, yoğun iş trafiğine rağmen böylesi bir fırsatı tepmeyecek, yapıtın ortaçağ Latincesinden çevirisine başlayacaktır. Dünyanın Akşamı'nı bir bütün olarak, roman, masal, mit, hikâye, tarih veya din gibi herhangi bir disiplinin sınırları içinde ele almak pek mümkün gözükmüyor....
Kitabın kurgusal yönü, kahramanımız Marcus'un mucizevi doğumuyla başlar. Marcus, anne tarafından Marcus Aurelius ve Milano Piskoposu Ambrosius'a, baba tarafından ise Marcus Antonius'a dek uzanan bir asalet zincirinin parçasıdır. Böylesine yüksek bir soydan gelen delikanlının isminin, çok geçmeden duyulması neredeyse kaçınılmazdır ve çok geçmeden büyük sınavlar itibariyle bu asaletini ispatlamak zorunda kalacağı bir geleceğe atılır. Marcus başlangıçta Roma İmparatorluğu'nun elçisi olarak çıktığı Barbar Kral Alaric'in dostluğunu kazanacak, sadakat ve dürüstlük gibi içsel çatışmalarının eşliğinde, Roma İmparatoru'nu tahtından etmek üzere harekete geçmiş orduya katılacaktır. Burada tanıştığı bir din adamının Kutsal Kase tutkusuyla, kahramanımızın macerası bambaşka bir boyuta sürüklenir. Çok geçmeden komünal yaşamın eşsiz hazzını duyumsayan, buna karşın 'kadının kötülüğünün' ana tema olarak işlendiği yeni macerasından edindiği dostlarla Constantinopolis'e sürüklenen, burada köle olarak satılan ve kendisini satın alan bilgenin kızıyla yaptığı evliliğin yeni dayatılarıyla Marcus, sürekli bir sınava tabi tutulan, asil ruhlu bir şövalyenin, gerçeğe uyamayacak saf örneği gibidir.
İmparator Friedrich, tarihsel bir kişilik olarak ilgi çekicidir. Özellikle Hıristiyan perspektifinden sapkın kabul edilen fikirlerinin Dünyanın Akşamı ile açığa çıkan kökenlerini inceleyebilmek, kitabı ve konuyu daha da ilginç bir hale getirir. Henüz ilk bölümde anlatıcının, Hıristiyanlığı aşan ve Manici olarak adlandırabileceğimiz bir düalizm vurgusu yaptığı görülür. Bu vurgu, ilerleyen bölümlerde özellikle Kilise ve Papalık karşıtı saptamalarla devam eder. Alaric'in İsa'nın dünyevi niteliğini reddeden inanç sistematiğine yönelik 'sempatik' tutumuyla güçlenen bu ideolojik tutum, yapıtın ilerleyen bölümlerinde dünyanın ışık ve aydınlık olarak ikiye bölündüğüne dair, Zerdüşt ve Mani öğretisinin açılımıyla daha net biçimde dile getirilir. İsa'nın çarmıhta gerildiğini iddia eden Kilise öğretisinin eleştirisi böylece daha güçlü bir şekilde yapılmış olur. Bir ileri adımda yazarımız, kiliseye ilişkin politikaların cirit attığı alanı bir lağıma benzetir. Friedrich'in şahsında zaman zaman tarihsel olarak açığa çıkacak bu öğretilerde, özellikle Marcus'un hemen her macerasında yanında götürdüğü Yunan ve Romalı dini ve tarihi figürlere ithaf ve hayranlık hesaba katıldığında, Scott'un etkisini hissetmek hiç de güç değildir.







Gül-Haç ve tapınak
Scott'un dersleri, 13. yüzyıl Hıristiyan Avrupası'nın zihnini meşgul eden 4. Haçlı Seferi'nin hedefinden saparak İstanbul'u yağmalama eylemine dönüşmesi veya Fransa'nın Güney'inden yaşamakta olan Catharlara karşı düzenlenen Haçlı Seferleri gibi, çok sayıda olay içerir. Buna ek olarak, özellikle Kutsal Kase, şövalyelik ruhu, Kilise'nin konumu, İsa ve Hıristiyanlık inanç sistematiği, din adamlarının savaşa katılması ve Hıristiyanlık içi çatışmalar gibi çok sayıda teorik tartışmanın da yapıtta itinayla ele alındığını saptamak mümkündür. Bununla birlikte Scott'un yapıtındaki bu tartışmalar, özellikle kitabın zaman içindeki iki editörü, ki birisi 14. yüzyılda dağıtılan Tapınak Şövalyeleri Tarikatı Biraderi, diğeri de Gül-Haç bilgesi olduğu iddiasındadır, tarafından da tartışılır. Bu tartışmalarda, her iki grubun temsilcilerinin, bir diğerine yönelik tarihsel rahatsızlıkları da yer yer açığa çıkar. Örneğin, Haçlı Seferleri sırasında Friedrich ile çatışmaktan bir an olsun geri kalmamış Tapınakçılar'a ait olduğu iddiasındaki biraderin, Scott'u yer yer ağır eleştirilere tuttuğu görülür. Bununla birlikte, söz konusu yorumlarda az da olsa, Tapınak Şövalyeleri tarihiyle ilgili bilgilere rastlamak mümkün.
Dünyanın Akşamı, Plutarchos ya da Tacitus'ta da takip edegeldiğimiz Antik Çağ tarih yazın geleneğinin, sade üslubunu taşıyor. Bununla birlikte gerek Marcus'un gerçeğe aykırı saflığı ve yolunu kesen Yeşil Şövalye ile savaşımı, kendisini şehvetle arzulayan bir kadın tarafından büyülenerek aklını yitirmesi gibi maceraların işleniş tarzı itibariyle Sir Thomas Malory'nin 'Arhur'un Ölümü'nü' hatırlattığını söylemek mümkün. Günümüz okuru için kolay okunur bir bütün niteliği taşıyan Dünyanın Akşamı, dönemsel-dini-tarihi problemlere yönelik tartışmaları içeriyor. Bu da dönem sorunları ve koşullarına ilgi duyan okuyucu için önemli bir bilgi potansiyeli anlamına geliyor













Rus edebiyatının yeniden dirilişi

Nabokov'un aktardığına göre Tolstoy'un, yaşlılık yıllarında canı hiçbir şey okumak çekmez, artık yorulmuş, bıkmıştır. Sadece tek bir romanın kendisini heyecanlandırdığını söyler, kitabın adı, Anna Karenina'dır. Klasikler böyledir; insan kendi yazdığına bile yabancılaşıp onu yeni bir eser gibi okuyabilir. Sıradanlığa, rutine ve yaşamın olanca acımasızlığına karşı panzehirdir Gogol'ün, Dostoyevski'nin, Tolstoy'un, Turgenyev'in, Çehov'un eserleri. Edebi sanatın amacını sıradanlık ve tekdüzelikten kurtuluşta bulan Viktor Shklovsky'ye göre klasikler bu edimi, yabancılaştırma ile yapar. Yabancılaştırmanın iki işlevi vardır: Gündelik yaşamda yitip giden duyumsamaların sanat yoluyla yeniden kazanımını sağlamak ve sanat geleneğinin sürekli yenilenmesine hizmet etmek. Tolstoy'un, kendi kitabını yeniden diriltmesini de burada aramamalı mı öyleyse?





Pelevin'in şapkası
Yabancılaştırma yönteminde, yeni çarpıcı deyişler icat edilir, anlatı parodiye yaslanarak sanatsal teknikleri vurgulanır. Nitekim çağdaş Rus yazarlardan Mariya Vardenga 'Yazar Pelevin: Yeni Edebiyat Konusunda Bir Ders' adlı öyküsünde, devrim sonrası ülkesindeki edebiyata yaklaşımı ironize eder. Bir edebiyat öğretmeninin öğrencilerle diyaloğunun esas alındığı öyküden ülkenin yeni yazın ikonunun Viktor Pelevin olduğunu, gençleri, televizyon ve internet bağımlılığından nasıl kurtardığını öğreniriz: "Böylece, çocuklar, anlamış bulunuyoruz ki, Pelevin, sosyalist düzen-budizm olarak belirleyebileceğimiz yeni formasyonda sosyal realist bir yazar. Çernişevski'nin sanat metodunu yeniden gözden geçirdikten sonra, yazar bize alışık olmadığımız bir formda, olmak ya da olmamak, ne yapmalı, suçlu kim gibi, ebedi soruların yanıtıyla ilgili ipuçları veriyor. Evde yazarın buluşu üzerinde düşünün çocuklar. Şimdi, haydi diskoteğe!"
Vardenga, parodiye başvurarak, bir yandan 'taklit' ettiği edebi arkaplanın biçimsel özelliklerini vurgularken diğer yandan mizahı kullanarak yazınsal geleneği canlı tutar; tıpkı Pelevin gibi... Zira Viktor Pelevin'in, Homo Zapiens'te kapitalizmin yeni yeni yeşerdiği, kokainin, mafyanın ve serbest pazarın eni konu yerleştiği Rusya'yı anlatır bize. Bir yüzyıl içinde iki sarsıcı devrim yaşamış, büyük bir imparatorluğu kurup kaybetmiş, uzayı fethetmiş ama kendi ülkesini fethetmekte başarılı olamamış bir ulustur bu. Zalim bir zekâyla yazdığı bu romanında televizyon çocuklarını, seyirci kalmanın anlamı üzerine düşünmeye çağırır Pelevin. İç savaşta ölen ve sonradan Rus folkloruna mal olan Çapayev'i tema edindiği Buda'nın Serçe Parmağı'nda yine ironik üslubuyla Rusya'nın içine düştüğü boşluğu çırılçıplak göz önüne serer; Böceklerin Yaşamı'nda klasik Rus edebiyatının yeraltı insanına gönderme yaparak duyargaları tüm tehlikelere açık karıncaları, kızböceklerini, kozasında kıvranan krizalitleri ve ışığa uçan pervaneleri anlatır. Omon Ra ise Sovyet Uzay Programı üzerine acımasız bir hicivdir. Pelevin'den etkilenen çağdaş yazar Sergei Lukyanenko da fantastik türdeki Night Watch, Day Watch ve Dusk Watch'da, internet bağımlılığı üzerinden günümüz Moskova'sını anlatır. İlginç yanı kahramanlarının vampir oluşudur; Kızıl Meydan ve vampirler, Rus Balesi ve vampirler... Anlaşılan, klasik dönemin yazarları "Gogol'ün paltosu"ndançıktıysa, günümüz yazarları da siberçağın üstadı Pelevin'in şapkasından çıkacaktır!
Marksist düşünür Bakhtin biçim ve üslup kaygılarına kuşkuyla yaklaşan çağdaşı Lukacs'dan farklı olarak biçimi de önemser. Ancak biçimsel değişimleri, keyfi teknik oyunların değil, yeni görme biçimlerinin sonuçları olarak değerlendirir. Peki nedir bu yeni görme biçimleri?
Tolstoy'un başyapıtı Diriliş'in kahramanı Nehlûdov'un ikinci yaşamındaki yenilik, başka yaşama koşullarına uymasından çok, o zamandan başlayarak onun için her şeyin bambaşka bir anlam almasından ileri gelir. Yeni Rus yazarlar da bir yandan geçmişin izleriyle uğraşırken yeni yaşam koşullarında değişen mânâları bulma uğraşındadırlar.








Devrim sonrası çözülme
Romanı "günlük konuşmaya karşı örgütlü bir şiddeti" temsil eden tür olarak addeden ve analitik yöntemleri günümüze dek geçerliliğini koruyan Rus Biçimcileri'nin etkisi, 1930'da Stalin tarafından yasaklanıncaya dek sürer. Stalin'in ölümünden sonraysa bir 'çözülme' dönemi başlar; baskıların gevşediği, yeni bir çağın başladığına dair duygulanımlar ağır basar. Çözülme imgesi, liberal bir iyimserlik eğilimidir şüphesiz. Ancak devrim sonrası yazılan romanlara baktığımızda Sovyetler'in geçirdiği değişim, hiç de iç acıcı bir atmosfer sunularak anlatılmaz. Buna mukabil, yepyeni teknik arayışlara gidilir; postmodernizm kendini güçlü biçimde hissettirir, uzun yıllar Rus edebiyatında 'hayat öğretmeni' görevini yürüten yazar, görevini bırakır, simgelerle yüklü bir anlatıma rastlanır. Yayımlanışından ancak yüzyıl sonra dilimize kazandırılan, simgeci Rus yazar Andrey Belıy'in ünlü romanı Petersburg, 20. yüzyıl Rus edebiyatının arayışlarına önemli bir kaynaktır. Ekim Devrimi öncesi Petersburg'da geçen roman, devrimle de karşı-devrimle de, devrimciyle de karşı-devrimciyle de dalga geçer. Fakat hepsinden önce, Ataol Behramoğlu'nun belirttiği gibi, resmî, kanıksanmış, basmakalıp olanın üstündeki hastalanmış deriyi acımasızca çekip çıkarır... Goncourt ve Médicis ödüllü Andrey Makine de Bir Sovyet Kahramanının Kızı'nda, Sovyetler Birliği'nin, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana geçirdiği köklü değişimleri, bir Rus ailesinin dramı çevresinde işler. İdeallerin ölüşünü, uğruna savaşılan değerlerin çöküşünü, değişime ayak uyduramayarak yitip giden bir kuşağı lirik üslubuyla anlatan Makine, birçok eleştirmen tarafından Nabokov'la kıyaslanır. Modern çağın büyük üslupçusu Nabokov da bir anka kuşu gibi devrimin ve sürgünün ateşinden ve küllerinden doğmuştur. İnsanın ikizi temasını, çıldırışı tüm eserlerinde işleyen yazarın kitapları, bireyleşememiş yeni çağ insanının dramını aktarır.
G. Orwell ve A. Huxley'in esin kaynağı, kuşağının en radikal yazarı Yevgeni Zamyatin, Onlar ve Biz adlı romanlarında, totalitarizm tehlikesine işaret ederek, anti-ütopyayı radikal bir eleştiri silahına dönüştürür. Komünizm sonrası edebiyatta nesir, gündelik yaşamın bunalımını, gerçeğin parçalanmasının yollarını yansıtmak isteyen mitolojik bir gerçekliğin yollarını arar. Çağdaş Rus edebiyatında en çok görülen türlerden biri de bir özgürlük vaadi öneren bilimkurgudur. Harap olmuş bir ülke temeli üzerine fabl ve bilimkurgu arasında bir eser olan ve belleği yok olmuş bir otomat insanı anlatan Gün Uzar Yüzyıl Olur'da (Cengiz Aytmatov) modern dünyanın, insanı çılgınca yok edişi anlatılır. Ki çağdaş Rus yazarların karakterleri ya çok kiniktir ya da çılgın. Andrey Kurkov Buz Üstünde Piknik'te yalnızlıktan bunalan, sonunda çalıştığı hayvanat bahçesinden bir pengueni kendine arkadaş seçen Viktor'un kaosuna odaklanırken; bilimkurgu edebiyatının önemli ismi Arkadi ile Boris Ştrugatski kardeşler Yokuştaki Salyangoz'da, insanca bir yaşamın hasretini çeken iki entelektüelin öyküsünü karanlık bir orman atmosferinde aktarır. Anatoliy Vasilyeviç'in Gogol'ün Kafası ise çeşitli ülkelerde ve zamanlarda geçen fantastik olayların, kafalarla bağlantı kurularak anlatıldığı bir romandır. Genç kuşak yazarlardan Aleksandr Ikonnikov'un Lizka ve Erkekleri romanı, 'kadın' endeksli bir yeni dönem anlatısıdır. Günümüz Rusya'sında özgür ve bağımsız olmaya çabalayan Lizka'nın hayatına giren tüm erkekler, Rusya'nın ta kendisidir aslında. Ya Rusya'nın kadınları kimdir?
Rus kadın edebiyatı 1900'lerin ikinci yarısında eserler veren Zinaida Gippius, Teffi ve Anna Ahmatova dışında kadın yazara rastlanmaz. 1907'de ilk Oset kadın yazar Roze, Gedı Leg (Yalancı Adam) adlı komedi türü piyesinde ve pek çok makalesinde kadınlara seslenerek başlık parasına karşı çıkmalarını, kendilerini sattırmamalarını öğütler. Dönemin romantik şairi Marina Tsvetayeva da kadınlara seslenir, ancak Stalinci devlet anlayışı tarafından dışlanarak Sibirya'ya sürgüne gönderilir. Bağımsız bir kadın olduğundan mülteci olarak yaşamakta zorlanır ve 1939'da tekrar SSCB'ye döner, fakat yoksulluğa ve aşağılanmaya dayanamayarak kendini asar. 'Kaçmayalım Cehennemden' adlı şiiri, makus talihine dair trajik bir umudu barındırır: "Kibar kızlar, benim sevgili kız kardeşlerim, / Emin olun bulacağız kendimizi cehennemde!"
Bir Büyük Aşk ve Kızıl Aşk adlı kitapları dilimize çevrilen Alexandra Kollontai, eserlerinde savaş sonrası dönemin cinsel yaşamının psikolojik irdelemesini yaparken Eşlik Eden, Kara Acı, Uşak ile Yosma adlı kitaplarıyla tanınan Nina Berberova da aşktan ve göçün getirdiği acılardan söz eder. Hayatından damıttığı kahramanlarının mutsuzluk, yoksulluk ve yoksunluğa karşı tek silahı vardır: Korunan ve savunulan bir yalnızlık, geleneksel Rus ruhunun kinizm ve nihilizmi. Bu iki özellik Berberova'nın kahramanlarını ayrıksı kılar. Dostoyevski'ye özgü ruhsal bir yeraltından çıkan, °°°°fizik boyutları içinde amansız yaşamı simgeleyen Astaçev Paris'te 'nin yanı sıra Mozart'ın Dirilişi'nde, İkinci Dünya Savaşı arifesinde kendi halinde, duyarlı bir kadının karanlıkla savaştaki ümidine tanık oluruz. Çünkü Berberova da Julia
Voznesenskaya gibi sürgünlüğü yaşamış ama umudunu hep yüksek tutmuştur. Sovyetler'in ilk bağımsız kadın kulübü Maria'nın kurucusu olan Voznesenskaya, Kadınlar Dekameronu'nda, Leningrad Doğumevi'nde bir araya gelen değişik kesimden on kadının birbirlerine anlattığı öyküleri aktarır. Aşk, bağımlılık, kadın erkek ilişkilerine ilişkin deneyimler, Sovyetler Birliği'nin de genel tablosudur.
Genç yazarlardan, Çehov'un mirasçısı Liyudmila Ulitskaya, Yoksul Akrabalar'da, Rus toplumuyla ilgili gerçekleri çok az çağdaşının betimleyebildiği şekilde açığa sererken 1996 Medicis Yabancı Roman Ödülü kazanan Soneçka, 1930'larda Sovyetler Birliği'nde yaşanan kargaşadan, ev içi yaşamın tekdüzeliğinden edebiyata sığınarak kaçan küçük Sonya'nın dünyasına götürür bizi. Rusya'da 'best seller' olan, Irina Denezkina'nın Bayan Ölüm Chat Odasında, on ilginç öykünün toplamıdır: İlk cinsel deneyimler, müzik, alkol, hızlı değişen ve bazen de paralel yürütülen ilişkiler... Ünlü polisiye yazarı Alexandra Marinina, Stilist'te yine 90'ların Moskova'sını zemin alır. Yaşları on dört ile on yedi arasında değişen ve tümü de eşcinsel olan erkeklerin ölümünü araştıran kadın dedektif Anastasia Kemanskaya, tutkunu olunacak bir tiplemedir gerçekten. Rus asıllı Türkiyeli yazar Ludmilla Denisensko da Bir Erkek Sevdim O Yoktu, adlı öykü kitabında kadın-erkek çatışmasını tema edinir. Bir teşbih ustası olduğu kadar güçlü bir kadın duyarlığına da içkin olan Denisenko'nun öykülerinde, hayatların yerle bir oluşları kadar yaraların otandıklarına da şahit oluruz







Derin bir yalnızlık
Adını öykü, masal ve tiyatro oyunlarıyla duyuran Bir Numara ya da Başka Olanaklar Sunan Bahçelerde adlı eseriyle Rusya'da şiddetli tartışmalara neden olan Lyudmila Stepenovna Petruşevskaya ise günümüz Rus edebiyatının en önemli kadın yazarı. Sosyalist gerçekçilik yerine postmodernizmi benimseyen Petruşevskaya, eserlerinde yarattığı Rus kadını imgesiyle geleneksel idealleri alt üst ettiği için büyük tepki görür. Petruşevskaya'nın eserlerinde kadın, edebiyatın konusu olmaktan çıkarak edebiyatın sesi olmayı başarır ilk kez. Nitekim kadın hep erkeğin bakış açısıyla algılanmış, Puşkin'in Yevgeni Onegin'indeki fedakâr Tatyana, Rus kadına rol modeli olmuştur. Petruşevskaya'yla birlikte kadın bir ses, varlık kazanır. Sosyal statüleriyle, fiziki yapılarıyla, karakterleriyle birbirlerinden çok farklı da olsalar, paylaştıkları ortak bir kader vardır bu kadınların: Derin bir yalnızlık! Ama yazı da, işte bu yalnızlık içinden çıkar. Bedenin gerçek yalnızlığı, yazının dokunulmaz yalnızlığı haline gelir.

Vista ile sınırları zorlayın

Cenk Tarhan, Pusula Yayıncılık, 2006, 444 sayfa, 23.15 YTL

Microsoft'un uzun zamandan beri beklenen yeni işletim sistemi Vista çıkmadan kitabı piyasaya çıktı bile. 2007 yılında piyasaya sürülecek olan Microsoft'un yeni işletim sistemi Windows Vista hem son kullanıcılar hem de profesyoneller için yepyeni özellikler ve uygulamalarla birlikte geliyor. Yeni görünümü sayesinde işletim sistemleri ile ilgili beklentilerimizi yukarı çeken Vista'da temel ofis yardımcıları, çoklu ortam araçları, eğlence ve oyunlar, ağ uygulamaları, internet tarayıcı ve mail istemcisi gibi yardımcı uygulamalar ofis ve ev kullanıcılarının hayatını kolaylaştıracak. Derinliklerine inildiğinde ise Windows Vista, uzmanların da işini görecek yeteneklere sahip.
Windows Vista için ilk Türkçe mitap da piyasaya çıktı. Pusula Yayıncılıktan 'Vista ile sınırları zorlayın' yayımlanan Windows Vista başlıklı kitap Windows&.NET Magazine dergisinin genel yayın yönetmeni Cenk Tarhan'ın imzasını taşıyor. Tarhan kitabında hem son kullanıcılara hem de sistemine Windows Vista kurup denemek isteyen kullanıcılara hitap eden kitabında bu yeni iletişim sistemini kurulumundan başlayarak anlatıyor, yeniliklerini ve pratik kullanım seçeneklerini gözler önüne sermeyi hedefliyor. Kitap hem son kullanıcılara hem de işletim sistemlerini Windows Vista'ya terfi etmeyi hedefleyen profesyonel Windows kullanıcılarına hitap ediyor.

TANRI'NIN DOĞUM GÜNÜ

Burak Özdemir, Güzel Dünya Kitapları, roman, 522 sayfa
Burak Özdemir'in daha önce yayımlanan 'Türklerim Diken Diken Oldu' kitabı, gelecekte Türk kültürünün alabileceği muhtemel şekiller konusunda, görsel tasarımla desteklenmiş fantastik mizahi yazılardan oluşuyordu. Özdemir'in yine fantastik tarzın egemen olduğu 'Yıl 2binyüz2' isimli bir romanı da bulunuyor. Özdemir'in ikinci romanı diyebileceğimiz 'Tanrı'nın Doğum Günü'nün başkahramanı Tanrı'nın kendisi. Dona isimli Tanrı, romanın anlatıcısını 'Son Tefsir'i yazmak için görevlendirir. Bu son tefsirin adı da 'Tanrı'nın Doğum Günü' ismini taşıyacaktır. Özdemir'in romanının kurgu çerçevesi bu son tefsirdir ve yazar, bu unsuru sağlamlaştırmak için dini alıntılardan yararlanıyor

BİR ÖZGÜRLÜK TUTKUNU: BÜLENT ECEVİT

Cüneyt Arcayürek, Detay Yayıncılık, biyografi, 492 sayfa
Bülent Ecevit, Türkiye'nin siyaset tarihinin unutulmaz isimlerinden biri. Ecevit'in tüm eleştirilen yönlerine rağmen, Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda öncü bir rol üstlendiği kabul edilir. Her zaman olduğu gibi, özellikle demokrasi konusunda öncü olabilmek bazı bedeller ister. Ecevit hakkında, 133 dava açıldı ve 12 Nisan 1982'de tutuklanıp cezaevine kondu. Cüneyt Arcayürek'in bu kitabı, Ecevit'in siyaset hayatını ele alıyor. Burada, 1957 yılından 2004 yılına kadar aktif siyasette bulunan Ecevit'in, bu siyaseti icra ederken karşılaştığı durumları, özellikle de iktidarın kendisine karşı tutumu ve Ecevit'in bu tutuma karşısındaki tavrı anlatılıyor.

BÜYÜK YAĞMURCULARIN SIRLARI

Jeffrey J. Fox, çeviren: Hülya Karatay, GOA Yayınları, kişisel gelişim, 135 sayfa
Kabul etmek lazım, dünya tamamıyla bir rekabet dünyası. Jeffrey J. Fox'un 'Büyük Yağmurcuların Sırları', bu rekabet dünyasında yaşayanlara, öne çıkmanın yollarını öğretmeyi amaçlıyor. Fox bu kitabını, farklı iş alanlarında başarılı olmuş elliden fazla isimle yaptığı görüşmeler üzerinden oluşturmuş. Bu isimlerin iş yaşamındaki başarılar, deneyimler ve başarılı olmak için sundukları öneriler kitabın başlıca konuları. Fox'un kitabının belirleyici yönü, bu isimlerin kazandıkları deneyimleri ve iş yaşamları boyunca yaptıkları yanlışları harmanlayarak, 'satış tekniklerini arttıran öneriler' olarak sunmasıdır denebilir. Pazarlamacılara önerilir.

İŞTE TÜRKİYE

Nail Güreli, Heyamola Yayınları, gezi, 365 sayfa
Nail Güreli'nin 'İşte Türkiye'si, genelde Batı'dan Doğu'ya yapılan gezi seyirlerinin aksine geziye, Türkiye'nin Doğu'sundan başlayan bir kitap. Güreli, 1970'lerin son yıllarında değişik bölgelerinden Türkiye'nin otuz üç ilini dolaşmıştı. Kitap, 'Doğu', 'Güney', 'Batı', 'Ege' ve 'Marmara-Trakya' başlığını taşıyan beş bölümden oluşuyor. Her gezi kitabının, seyahatnamenin olduğu gibi, Güreli'nin bu kitabının da başlıca çerçevesi gezilip görülen yerler. Fakat kitap, bu turistik çerçevesinin dışında, gezilip görülen yerlerin folkloru, yemek kültürü ve en çok da tarihine odaklanan bir çalışma. Yani insan merkezli bu gezi kitabının sosyolojik kaygılarının daha merkezde olduğunu söyleyebiliriz.

HAYIRSEVER TERRORIST

Nedim Şener, Güncel Yayıncılık, siyaset, 367 sayfa
Nedim Şener'in 'Hayırsever Terrorist'i, Türkiye'de malvarlıkları dondurulan ve Birleşmiş Milletler'in, 'Terör Finansörleri' listesinde adı geçen Yasin El Kadı'yı anlatan önemli bir çalışma. Türkiye'ye ilgisi İslami (özel) finans kuruluşlarının resmileşmesiyle başlayan Yasin El Kadı, Türkiye'nin birçok etkin ismiyle ortaklık kurmuş.
Şener bu etkin isimlere yer verdikten sonra, ABD'nin El Kadı için neden 'küresel terörist' dediğini belgelerle açıklıyor. Kitapta ilgi çeken önemli iki nokta da, El Kadı'nın ağzından, Usame Bin Ladin ile nerede tanıştığının anlatılması ve terör finansörü olmakla suçlanan, El Kaideci olduğu belirtilen kişilerin İstanbul'daki ilişkileridir diyebiliriz.

CANAVAR VE KURBAN

Türkay Demir, Okuyanus Yayınlar, psikoloji, 116 sayfa
Psikiyatrist Türkay Demir'in 'Canavar ve Kurban'ı, çocuk psikolojisine odaklanan bir çalışma. Çocukların çok ihmal edildiği bir dünyada Demir'in çalışması, bu ihmalin bir nebze de olsa önüne geçmeyi amaçlıyor. Demir, çocuğun, genel eğilimin aksine, basit ve kaygısız bir dünyaya sahip olmadığını, onun mutlu olabilmesinin tek imkânının aileler olduğunu belirtiyor. Yani çocuğun mutlu olabilmesi, ailelerin dikkatli eğitimlerinden geçer. Dünyanın genel şiddet eğilimi ve bu dünyanın birer mikro alanı olan aile içi şiddet, çocuk eğitimi konusunda daha dikkatli olmamızı gerekli kılıyor. Demir, kitabına aldığı örnek olaylar ve 'çocuk hikâyeleri'yle ailelere yardımcı olmayı amaçlıyor.

ALEVİLİK'TE DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

Ali Kaya, Can Yayınları, din, 394 sayfa
Türkiye'nin en hassas konularından biri Alevilik. Türkiye din eğitimi müfredatında Alevilere yer verilmediğiyse uzun zamandır eleştirilen bir durum. Bu şikayete, Anadolu'nun inanç zenginliği düşünüldüğünde katılmamak elde değil. Çünkü okullardaki zorunlu din eğitimi dersi, İslamiyet'in daha çok Sünni-Hanefi özelliklerine yer vermekte, bunun dışında kalan mezhepleri kapsamamaktadır. Ali Kaya'nın bu kitabıysa, zorunlu din eğitiminde dışlanan bir unsur olan Alevi inancını da kapsayacak şekilde düzenlenmiş. Kitap, eğitim sisteminde verilecek 'Din Kültürü ve Ahlak Dersleri'nin, Alevi inancını da kapsamayı ve Türkiye'deki inançları da bu bağlamda birleştirmeyi amaçlıyor

GEZİPDURU

Aydın Cıngı, Büke Yayıncılık, 2006, 180 sayfa
Siyastebilimci Aydın Cıngı'nın bir tutkusu seyahat. Gençlik yıllarından bu yana farklı ülkeleri, farklı insanları tanımaktan büyük keyif alan Cıngı, dünya üzerinde geniş bir alanı kapsayan 'gezip gördüğü' yerleri bir kitapta anlatıyor. Tabii anlatan bir siyaset bilimci olunca, yazıların içeriği de, pek çok benzer gezi kitabından farkllılaşıyor. Aydın Cıngı, bir ülkeyi politik geçmişi, sosyal ve ekonomik yapısıyla birlikte ele alıp okura aktarıyor. Tabii sonuçta bu bir gezi kitabı ve anılarla yüklü. Aydın Cıngı nereden nereye nasıl gittiklerini, yolda başlarına gelenleri, sıkıntılı anları, neşeli hatıraları büyük bir samimiyet, ironi ve akıcı bir üslupla anlatıyor. 1970'lerden günümüze kadar süren Aydın Cıngı'nın seyahatleri sayesinde Fas, Tayland, Vietnam, Kamboçya, Tibet, Hindistan, Burma, Laos, Peru, Bolivya, Suriye, Ürdün, Bolivya gibi uzak ve az bilinen ülkelere gitmiş kadar oluyoruz.

KARDEŞ KANI

Barış Müstecaplıoğlu, Everest Yayınları, roman, 241 sayfa
Müstecaplıoğlu'nun İslami cemaatleri ve hayatın anlamını arayan bir adamı konu alan 'Şagirt' romanı geçen yıl yayımlanmıştı. 'Kardeş Kanı' ise, kendisinin son romanı. Roman, sokaktaki şiddeti ve bundan faydalanan organize suç örgütlerini hikâye ediyor. Kurgunun merkezde olan iki ismi Tamer ve Murat'ın kökeni, suç dünyasıyla göbek bağı olan varoş dünyasıdır. Bu zor dünyada ayakta kalmaya, güçlü olmaya çalışan Tamer ve Murat, giderek güçlenecek ve amacından sapacak olan 'Kardeşlik' isimli örgütlerini kurar. Fakat, çocukça özlemlerinin dayanışmasının adı olan bu örgüt, giderek bu masum amacından sapacak ve günün birinde ülkenin ünlü bir gazetecisini öldürecek bir eylem gerçekleştirecektir. Bu arada okuyucunun karşısına çıkan Ressam, Papyon ve Hasan da, bu dünyaya kendi hikâyelerini getireceklerdir. Müstecaplıoğlu'nun romanı, olay akışını polisiye öğelerle de destekliyor.

SUİKASTLAR SÖZLÜĞÜ

Katja Doubek, çeviren: Firuzan Gürbüz, İnkılap Kitabevi, sözlük, 368 sayfa
Katja Doubek'in 'Suikastlar Sözlüğü', 'I. Aleksander'dan Helmuz Zilk'e Ünlü Komplolar, Darbeler ve Suikastlar' alt başlığını taşıyan bir sözlük. Bilindiği gibi, John Lennon, Martin Luther King, Mahatma Gandhi ve J. F. Kennedy suikasta kurban giden ünlülerden birkaçı. Doubek'in bu sözlük çalışması ise, dünyanın kaderini değiştiren birçok ünlü isme karşı gerçekleştirilen ya da başarısızlığa uğrayan suikastlarının ayrıntılarına yer veriyor. Doubek'in, suikastları gerçekleştirenlerin ruh dünyasını anlatmak gibi herhangi didaktik bir amacı yok. Kendisi daha çok, yüzyıl içinde gerçekleşen başlıca uluslararası suikastların nedenlerini, oluş biçimlerini ve sonuçlarını aktarıyor. Dünya tarihinde suikasta uğramış önemli isimleri, bu suikastları işleyenlerin kendince gerekçelerini, faili bulunan ve bulunmayan suikastları öğrenmek isteyenlere tavsiye edilir.

AVRUPA BİRLİĞİ



AVRUPA BİRLİĞİ
Yılmaz Dikbaş, Asya Şafak Yayınları, siyaset, 756 sayfa

Yılmaz Dikbaş, alt başlığı 'Tabuta Çakılan Son Çivi' olan kitabı 'Avrupa Birliği'nin amacının, "AB yanlılarının söyledikleri yalanları açığa çıkarıp yüzlerine vurmak ve Türk halkının gerçekleri öğrenmesine yardımcı olmaktır" diyor. Kitap, Dikbaş'ın birliğe karşı olma gerekçelerini vermeyi amaçlıyor. Dolayısıyla çalışma, Türkiye'nin Avrupa'yla olan geçmişinin birçok kurumunu masaya yatırıyor. Bu kurumlardan ilki, ya da Dikbaş'ın deyimiyle, "Türkiye'nin tabutuna çakılan çivi"lerden ilki IMF, ikincisi özelleştirme, üçüncüsü Gümrük Birliği ve sonuncusu da Avrupa Birliği'dir. Dikbaş, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olma süreci, ülkenin bölünüp parçalanmasını ve Ulusal Egemenlik'in Brüksel'e devrini de beraberinde getireceğini iddia ediyor ve AB'den fon alan kurumların ve AB üyeliğini destekleyenlerin 'vatana ihanet' içinde olduklarını, belgeleriyle ortaya çıkardığını savunuyor

sofinin dünyası



Jostein Gaarder



Sofi’nin Dünyası ( Lise Kütüphanesi)


Benzer insanların, yüzeysel bilgilerin geçerli olduğu çağımızda, “ 3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan günübirlik yaşayan insandır “diyen Goethe’nin günübirlik insanlarından olmama yolunda ciddi bir adım.

15. yaşgününü kutlamaya hazırlanan Sofi, bir gün posta kutusunda ‘kimsin ‘ yazılı bir not bulur.Bu sorudan hareketle, bütün bir felsefe tarihinden sorulmuş soruları ve cevapları, sürükleyici bir roman kurgusu içinde anlatıyor kitap.

Kitap 15 yaş gurubu için yazılmış olsa da felsefi birikim gerektirmektedir.Sabırla okuyacak, anlamaya çalışacak, anladıklarını tartışacak insanlar için...
Sen kimsin ? sorusuyla başlayan..
İnsan nedir ?
Hayatta en önemli şey nedir ? sorusuyla devam eden..
Dünyayı hazır, verildiği gibi kabul edenlerden biri olmamak
Yüz yıllık uykudan uyanarak
Ben kimim ? sorusunu sormak....
“ En bilge kişi bilmediğini bilen kişidir.
Gerçek bilgi içimizde mevcuttur
Doğru bilgi, doğru eylemi gerçekleştirir. “
Bizler birer yıldız tozuyuz.

Dondurmam Gaymak'a New York'tan iki ödül

Yüksel Aksu'nun imzasını taşıyan Dondurmam Gaymak adlı film New York Queens Film Festivali'nde en iyi komedi filmi ve en iyi yönetmen ödüllerini kazandı. Muğla'da tamamen amatör oyuncularla çekilen film Oscar yarışında Ice Cream, I Scream adıyla yer alacak.


Oscar ödülü için önemli bir basamak olarak görülen ve ABD sinema çevrelerinin yoğun ilgi gösterdiği Queens Film Festivali’nde ’En İyi Komedi Filmi’ ve ’En İyi Yönetmen’ ödüllerini kazanan Dondurmam Gaymak, ilk büyük uluslararası başarısına imza attı.

Amerikalı sinema çevrelerinin ’Dondurmam Gaymaköın gösterimi sırasında Türklerle aynı sahnelere gülmeleri dikkat çekti. Gerek Türk gerekse ABD basını Dondurmam Gaymak’ın gösterimine yoğun ilgi gösterdi.
Dağıtım şirketleri filmin ABD’de dağıtımı için Hermes Film’in yapımcıları ile görüşmeler yapıyor. Dondurmam Gaymak Manhattan’ın elit sinema çevreleri için özel bir gösterim daveti de aldı. Ünlü The Soho House’da yapılacak özel gösterime bazı dağıtımcılar ve ABD’li gazeteciler de katılacak.

Romanı bilin, Grande Punto'yu kazanın

İnternet üzerinden alış-veriş sitesi olan www.ideefixe.com'un düzenlediği Sanal Kitap Fuarı bu yıl 4'üncü kez düzenlenişodr. 150 yayınevinin katılımı ile gerçekleşen fuarın kitapseverlere bu yıl çok büyük bir sürprizi var. Grande Punto Ödüllü Bilgi Yarışması.

www.ideefixe.com'a üye olan herkese açık yarışmanın kuralları çok basit: Ideefixe yarışma boyunca her gün yarışma sayfasında iki adet alıntı yayınlayacak. Yarışmacılar, bu alıntıların hangi kitaptan olduğunu bularak kendilerine ayrılmış yarışma alanında biriktirecekler.
Bir ay boyunca cevaplarını istedikleri gibi değiştirme hakkına da sahip olacaklar. Ayın sonunda da cevaplarının tamamını tek tuşa basarak Ideefixe'e gönderecekler. En çok doğru yanıtı veren kitapsever de Grande Punto'yu kazanacak.
Yarışmaya tüm kitapseverler davetli. Bizce siz şimdiden kütüphanenizi karıştırmaya başlayın.
İlk soruyu görmek için bu linke tıklamanız yeterli:
http://www.ideefixe.com/kitap/sanalfuar2006_yarismalogin.asp

'Keloğlan' yayın sahnesinde

Çocuk tiyatrosunun yetkin imzası Fikret Terzi’nin “Akıllı Soytarı” oyunundan sonra “Keloğlan (O Benim O)” adlı oyunu da, yayın sahnesinde “perde” dedi. Terzi, “Keloğlan (O Benim O)” oyununu, “ebeveynleri, büyükleri tarafından haksızlığa uğrayan çocuklara” adıyor.


Büyüklerinin, “Sen adam olamazsın” dedikleri Keloğlan’ın, tiyatroya “seyirci arkadaşlarından” yardım istemeye gelmesiyle gelişen serüvende, “seyreden / okuyan” çocuklar da aktif rol alarak, Keloğlan’la birlikte başka dünyalara gidip büyüklere gereken dersi veriyorlar.
Kuramlarından birini, “Tiyatrosuz büyüyemeyiz; ne çocuk ne de yetişkin olarak.” şeklinde özetleyen yazarın Mitos Boyut Yayınları arasından çıkan bu kitabı da, salt çocuklara ya da alanın ilgililerine değil herkese yönelik. Çocuğu tiyatro seyircisi olmaya özendirecek kadar çarpıcı olan yapıt, iyi bir okuyucu olmasında da etkili bir dramatik kurgu içeriyor.
“Keloğlan (O Benim O)”, geçtiğimiz yaz boyu Gezici Tır Tiyatrosu’nda İzmit ve çevresindeki belde ve köylerde büyük ilgiyle sahnelendi; bu sezon yine Kocaeli Şehir Tiyatroları’nda küçük seyircileriyle buluşuyor.
Mitos Boyut Yayınları, Fikret Terzi’nin iki sezondur Ankara Devlet Tiyatrosu’nca sahnelenen “Gölgenin Canı” ve üç sezon Bakırköy Belediye Tiyatroları’nca sahnelenen “Barış Ormanında Yarış” oyunlarını da önümüzdeki aylarda tiyatrosever çocuk okurlarla buluşturmaya hazırlanıyor.

Hayat Neden Güzeldir?

Doç. Dr. Ayhan AydınBu kitap, hayata sahip çıkarak bir çocuğun yaptığı gibi tam bir doğallık ve özgürlük duygusu ile yaşamak isteyen insanların sevecekleri bir kitaptır. Çünkü onlar kendileriyle birlikte başka insanları ve hayatı da severler. Onlar mutlu, üretken, güçlü, duyarlı, sevecen, çığlık çığlığa yaşayan bilge insanlardır. Bu tür insanlar yaşamın aynı zamanda onurla yerine getirilmesi gereken yüce bir görev olduğunu da bilirler. Bu yüzden yaşadıkları hayatı ve onu kuşatan toplumsal düzeni sorgulayarak, daha ...

Araç Gider Analizi

Araç Gider Analizi Kazandıran Programlar Serisi (KPS)Artık Araçlarınızı Yönetmek Çok Kolay!Araç Masraf Takibi ProgramıArtık araçlarınızı yönetmek çok kolay..Çok Kolay! Başta Yakıt giderleri olmak üzere, Bakım, Sigorta, Vergi, Muayene, Kasko, OGS, KGS ve daha bir çok gider kalemini kolaylıkla kontrol edebilirsiniz.Araçlarınız, Sürücüleriniz ve yaptığınız harcamaları kolaylıkla raporlayabilirsiniz.Yakıt Giderlerinizi kontrol ediyor musunuz?Ne kadar yakıt aldığınızı takip etmek...

Türk İmparatorluğu / Osmanlı Tarihi 2

Dönem: 1451; Fatih Sultan Mehmet / 1566; Kanuni Sultan SüleymanEkler:1.Konstantinopolis ve İstanbul2.Topkapı Sarayı ve Fatih3.Kanuni, Süleymaniye ve Mimar Sinan4.Rönesans1451'de, Babası II. Murat'tan padişahlığı devralan Fatih'in ilk hedefi Konstantinopolis oldu. İki yıl sonra kenti aldı ve Bizans'a son verdi. Tarihin gördüğü en büyük imparatorluklardan biri olan ve bin yıldan fazla ayakta kalan Bizans'ın Türkler tarafından ele geçirilmesi, Avrupa'da derin bir etki yaptı. Bir yüz yıl...

Kur'an-ı Kerim Evrensel Çağrı / Yüce Meal ve Tefsiri

Hamdi DöndürenKur'an-ı Kerim'in bir çok yerlerini, Hz. Peygamber dönemini şartlarını ve ayetlerin hangi olaylar üzerine indiğini dikkate almadan tam olarak kavramak mümkün olmaz. Çoğu zaman isim vermeden, Bedir, Uhud, Hendek savaşları ve Mekke'nin fethi gibi olaylar ve bunlarla ilgili savaş hükümleri çeşitli surelere serpiştirilmiş olarak bulunur. Yine, önemli peygamber kıssaları, toplumların helak edilişleri kısa anlatımla, hikmetli ve ibretli yönleri belirtilerek geçilir. Bütün bunların anlaşılıp açıklanmas...

Çankaya Akşamları

A. Göke Bozkurt,Berthe G. GaulisTüm Türkler için İstanbul maziyi, Ankara ise bugünü temsil eder. Biri düşman elindedir, öteki direniş haretinin kalesidir.Her şeye rağmen İstanbul yaşayacakır. Zira o, Asya gibi ölümsüzdür. Asya, bütün milletlerin anasıdır.Amaç istiklaldir. İngiltere'nin, Hindistan için Mısır ve Mezopotamya için icat ettiği göz boyama ve uydurmanın, ülküyle hiç ilgisi yoktur. Amaç, yasalar ve adetler gereğince yaşamak, dilediği biçimde ticaretle meşgul olmak, ittifaklar yapmak. Avrupa ile kesin eşitlik içind...

Tüze Felsefesi

Aziz Yardımlı,George W.F. HegelDevlet, evrenselliğine yükselen tikel özbilinçte taşıdığı tözsel İstencin edimselliği olarak, kendinde ve kendi için ussal olandır. Bu tözsel birlik saltık olarak devimsiz kendinde- Erektir ki, onda Özgürlük en yüksek hakkına ulaşır, tıpkı bu son-ereğin de en yüksek ödevi Devletin bir üyesi olmak olan bireye karşı en yüksek hakkı taşıması gibi.Devlet kendinde ve kendi için törel bütündür, Özgürlüğün edimselleşmesidir ve Özgürlüğün edimselleşmesidir ve Özgürlüğün edimsel olması Usun saltık er...

Kardeş Kanı

Barış MüstecaplıoğluKentlerde, yüksek binalar yüzünden belki, günışığının erişemediği yerler vardır. Sokak çocukları oralarda yaşar, belleklerde hiçbir zaman bireysel bir yer edinemeyen yüzleriyle.. Bu yüzler arasında ayakta kalmaya çabalayan, kendi yollarını bulmaya çalışan iki çocuk: Tamer ve Murat. Zaman içinde yarattıkları, gittikçe büyüyen bir örgüt: Kardeşlik. Öldürülen bir gazeteci ve ülkeyi ayağa kaldıran bir terör eylemi, kardeşinin katillerini arayan genç bir kadının tetikleyeceği kanlı takibin yalnızca ...

Türk Popüler Tarihinde ilkler

Şafak Altun,Cenk SarıoğluBugün hayatın akışı içinde karşılaştığımız birçok olay, kullandığımız birçok aygıt bizi şaşırtmaktan oldukça uzak. Öyle ki yakın geçmişte günlük yaşamımıza giren cep telefonundan önce nasıl haberleştiğimizi hatırlamıyoruz bile.İlklerin hayatımıza kattığı renk ve heyecanı anlatmaya hiçbir kelimenin gücü yetmez. Ayrıca, bugün gündelik yaşamımızı oluşturan tüm alışkanlık ve nesnelerin başlangıcı genellikle bir mücadelenin, iddianın ve cesaretin eseridir.Her gün yaşadığımız birçok olay, kull...

Büyük ve Küçük / Teletubbiler

Bebekler için ilk kavramlar! Neşeli ve renkli, sevecen ve şakacı Teletubbiler, en küçük bebişlerin bile gülerek ve anlayarak izlediği karakterler. Aynı zamanda sayılar, renkler, şekiller gibi genel kavramları öğreten Tinky, Winky, Dispy, Laa-Laa ve Po, bebeklerin zeka gelişimine de yardımcı oluyor....

Yukarı, Aşağı, Po / Teletubbiler

Bebekler için ilk kavramlar! Neşeli ve renkli, sevecen ve şakacı Teletubbiler, en küçük bebişlerin bile gülerek ve anlayarak izlediği karakterler. Aynı zamanda sayılar, renkler, şekiller gibi genel kavramları öğreten Tinky, Winky, Dispy, Laa-Laa ve Po, bebeklerin zeka gelişimine de yardımcı oluyor....

Tinky Winky Sayıyor / Teletubbiler

Bebekler için ilk kavramlar! Neşeli ve renkli, sevecen ve şakacı Teletubbiler, en küçük bebişlerin bile gülerek ve anlayarak izlediği karakterler. Aynı zamanda sayılar, renkler, şekiller gibi genel kavramları öğreten Tinky, Winky, Dispy, Laa-Laa ve Po, bebeklerin zeka gelişimine de yardımcı oluyor....

Renkler / Teletubbiler

Bebekler için ilk kavramlar! Neşeli ve renkli, sevecen ve şakacı Teletubbiler, en küçük bebişlerin bile gülerek ve anlayarak izlediği karakterler. Aynı zamanda sayılar, renkler, şekiller gibi genel kavramları öğreten Tinky, Winky, Dispy, Laa-Laa ve Po, bebeklerin zeka gelişimine de yardımcı oluyor....

Sürprizler / Teletubbiler

Bebekler için ilk kavramlar! Neşeli ve renkli, sevecen ve şakacı Teletubbiler, en küçük bebişlerin bile gülerek ve anlayarak izlediği karakterler. Aynı zamanda sayılar, renkler, şekiller gibi genel kavramları öğreten Tinky, Winky, Dispy, Laa-Laa ve Po, bebeklerin zeka gelişimine de yardımcı oluyor....

Büyük Çıkartma Kitabı / Teletubbiler

Bebekler için ilk kavramlar! Neşeli ve renkli, sevecen ve şakacı Teletubbiler, en küçük bebişlerin bile gülerek ve anlayarak izlediği karakterler. Aynı zamanda sayılar, renkler, şekiller gibi genel kavramları öğreten Tinky, Winky, Dispy, Laa-Laa ve Po, bebeklerin zeka gelişimine de yardımcı oluyor....

Pinokyo

Egemen Berköz,Carlo CollodiDünya çocuk edebiyatının başyapıtlarından Pinokyo, haylaz bir tahta kuklanın, gerçek bir çocuk olma yolunda başından geçen serüvenleri anlatıyor. Her çocuk gibi Pinokyo da etrafından kolayca etkilenir, yaramazlık yapmaya bayılır, derslerden kaçmak için her yolu dener ama yaşadıklarından hep pişman olur. Aslında iyi bir çocuk olmak ve babasını mutlu etmek ister. Carlo Collodi'nin 1881 yılında yazdığı Pinokyo'yu İtalyanca aslından, eksiksiz olarak yapılmış çevirisi ve gazetede yayınlanmaya b...

Bale Düşleri / Bale Öğreniyoruz

Susanna Davidson,Katie DaynesBu ilham verici kitap mükemmel bir bale rehberi. Kitabın çizimleri ünlü balelerden sahneleri canlandırırken, anlatımı da büyüleyici öyküleri hayata geçiriyor. Her bir öykü, bizleri bir bale gösterisinin sihirli dünyasına çağırıyor....

Selahattin Hilav ve Paris Mektupları

Sema RifatTürkçe'den Batı kültürünün mihenk taşlarına köPage Ranküler kuran bir yazar, çevirmen ve düşünce adamı: Selahattin Hilav. Bu kitap, sadece onun hayatında önemli bir yer tutan Paris yıllarını onun mektupları üzerinden anlatmıyor. Düşünce dünyasından ve özel hayatından kesitlerle tüm yaşamına bir pencere açıyor; Hilav'ın ailesi, yakın arkadaşları, yaşam biçimi, dünya görüşü, dil duygusu ve çeviri anlayışına mercek tutuyor. 1954-1958 arasında Paris'ten gönderdiği mektuplar onun düşünsel olgunlaşma...

Bankalarda Risk Yönetimi ve Basel II

Hasan Candan,Dr. Alper Özün...

Okurun Yazarı / Seçmeler Sefa Kaplan

Adalet Ağaoğlu"Okurunun Yazarı", gelir geçer modaların ötesinde, tavrı ve ifade yollarıyla da okurunun 50 yılı aşkın bir süredir hep sahiplendiği usta yazarımız Adalet Ağaoğlu'nun dünyası ve yapıtları için yetkin bir örnekleme. Ağaoğlu'nun dünyasını yakından tanıyan şair-yazar Sefa Kaplan'ın kurgusuyla, "Okurunun Yazarı" hem Ağaoğlu'nun yapıtlarıyla tanışacak gençler için yollarını kolaylaştıracak eğitsel ve yazınsal bir kılavuz, hem de yazarın tiryakileri için rengârenk bir buket......

Bir Düğün Gecesi (Ciltli)

Adalet AğaoğluYayımlandığı yılın belli başlı bütün edebiyat ödüllerine değer görülen Bir Düğün Gecesi (1979), Adalet Ağaoğlu'nun geniş tarihsel akışları "dar zamanlar"da keskinleştiren tekniğiyle, edebiyatımıza yepyeni bir soluk kattığı roman dizisinin ikinci kitabı. "İntihar etmeyeceksek içelim bari!" Bugüne dek Türk romanının en kültleşmiş cümlelerinden biriyle açılan bu yapıt, bir yandan Anadolu kulübündeki "bir düğün gecesi" boyunca Ölmeye Yatmak'ın ana karakteri Aysel'in izini çevresiyle sürmekte, diğe...

Bir Düğün Gecesi (Ciltsiz)

Adalet AğaoğluYayımlandığı yılın belli başlı bütün edebiyat ödüllerine değer görülen Bir Düğün Gecesi (1979), Adalet Ağaoğlu'nun geniş tarihsel akışları "dar zamanlar"da keskinleştiren tekniğiyle, edebiyatımıza yepyeni bir soluk kattığı roman dizisinin ikinci kitabı. "İntihar etmeyeceksek içelim bari!" Bugüne dek Türk romanının en kültleşmiş cümlelerinden biriyle açılan bu yapıt, bir yandan Anadolu kulübündeki "bir düğün gecesi" boyunca Ölmeye Yatmak'ın ana karakteri Aysel'in izini çevresiyle sürmekte, diğe...

Ötekini Bilmek

Prof.Dr. Cengiz GüleçBen ve Öteki arasındaki ilişkiyi anlamak açısından psikiyatri uygulamaları çok iyi bir örnek oluşturmakadır. Bu nedenle mesleğimden yola çıkarak bu felsefi probleme yaklaşmaya çalışacağım. İster tanı koyma, ister tedavi etme amacıyla olsun hasta hekim ilişkisi ötekini anlamak açısından bize çok önemli ipuçları vermektedir. Ötekini anlama çabası, psikiyatride nihai bir amaç değildir. Hemen her zaman ötekini değiştirme çabasının ön aşaması olarak görülür....

Adem'le Havva'nın Güncesi ve Seçme Öyküler

Akşit Göktürk,Mark TwainTwain'in kadın erkek ilişkilerinin evrensel değişmezlerini tadına doyulmaz bir mizah duygusuyla kaleme aldığı "Âdem'le Havva'nın Güncesi" aynı zamanda gelmiş geçmiş en güzel aşk hikâyelerinden biri.Bu derleme "Âdem'le Havva'nın Güncesi"nin yanı sıra Twain'in "Calaveras İlinin En Hızlı Sıçrayan Kurbağası", "1.000.000'luk Banknot", "Çalınan Fil" gibi en ünlü öyküleriyle birkaç güzel kısa öyküsünü içeriyor....

Donizetti Paşa

Emre ArıcıTarihimize Donizetti Paşa olarak geçen ve meşhur opera bestecisi Gaetano Donizetti'nin ağabeyi olan İtalyan asıllı Giuseppe Donizetti, Napoléon Bonaparte'ın bandosunda flütçü olarak görev yapmış ve sonra II. Mahmud'un kurduğu Muzika-yı Hümâyun bünyesinde Osmanlı bandolarına baş eğitmen olarak tayin edilmişti. Emre Aracı'nın Bergamo, uzun soluklu araştırmalar sonucu kaleme aldığı ve ölümünün 150. yılında yayımlanan Donizetti Paşa biyografisi ona ait bilinmeyen pek çok yeni eser, mektup, fotoğ...

Mozart'ın Kadınları

İbrahim Şener,Jane GloverKısa yaşamı boyunca büyüleyici müziğiyle tüm dünyayı etkisi altına alan Mozart, duygusal ve hassas yapısı itibariyle, aşık olduğu ve gönülden bağlandığı kadınlarının çoğu tarafından hayal kırıklığına uğratılmasına rağmen, onlardan etkilenmeye devam etmiştir. Hemen tüm eserlerinin ilham kaynağı olan kadınlarının, onun için her zaman ayrı bir yeri olmuştur. Başta annesi, kız kardeşi ve karısı olmak üzere, baldızları, akrabaları, ona çok yakın dostları ve her yaştan aşıkları, onun nefes almasında, ...

Uzun Yaşama Diyeti

İbrahim Şener,Sally BeareBugün biz geçmişte olduğundan daha uzun yaşıyoruz ve gelecekte daha çok sayıda insanın 100 yaşından daha fazla yaşayacağı beklenmektedir. Ancak insanların çoğu, ömürlerinin son yıllarında kaçınılmaz bir şekilde yaşlılıktan kaynaklanan hastalıklar nedeniyle acı çekeceğinden korkmaktadır. İlaç firmaları 'yaşlılık hastalıkları' tedavisi için milyarlarca dolar harcamaktadır, ancak bu konuda yeterli şansa sahip değillerdir...Oysa dünyada insanların bir baş ağrısı bile çekmeden 100 yıl ve daha fazla...

Sır Saklamanın Kayıp Sanatı

İbrahim Şener,Eva RiceSır Saklamanın Kayıp Sanatı2006 İngiltere En İyi Kitap Ödülü "Anlatılamayacak Kadar İyi" " Observer 'Mutluluk verici' " Scotsman1950'li yıllar, İngiltere'de İkinci Dünya Savaşı'nın etkileri hâlâ kendisini hissettirmektedir. Penelope Wallace'in öyküsünün anlatıldığı Sır Saklamanın Kayıp Sanatı, rock 'n' roll çağının başında, onun ve sıra dışı ailesinin yaşantısından bir kesit sunmaktadır. Penelope bir an önce büyümek ve aşık olmak istemektedir; fakat sayısız şey bu konuda karşısına bir engel ola...

Siyah Beyaz Afyon Karahisar

Merih Akoğul,Osman Cavit Turunç,Jucy WoodMerih Akoğul ve Osman Cavit Turunç, üç yıl boyunca çalışarak Afyonkarahisar'da yaşamı fotoğrafa aktardılar. Türkiye'nin yetiştirdiği bu iki usta fotoğrafçı, kentin mahallerinde, pazarlarında dolaştılar, köylerine, düğünlerine katıldılar.Güzel'e ulaşmak ya da turistik anlamda bir tanıtıma yardım etmek değildi amaçları, Afyonkarahisar'daki günlük, olağan yaşamı fotoğraflayarak bir şehir albümü oluşturdular....

Geçmiş Tapınağı

Mengü Ertel,Stefan WulMassir ve arkadaşları uzayda kaybolduklarını anladıklarında önce komşu bir gezegene düştüklerini sanırlar. Uzayda kaybolmak zaten başlı başına endişe vericidir. Ancak zamanla ucu bucağı olmayan bir okyanusun karanlıklarında olduklarını, dahası, anlaşılmaz ve canlı bir labirentin içinde kaybolduklarını fark ederler. Ama bir canavarın içinde hapis olmak ve umutsuzluğa kapılmak Massir'e göre değildir. Canavarı inceleyip dışarısını onun gözüyle görmenin bir yolunu bulup, tüm sistemi alt üst etmeye g...

Klasik Drucker

Peter F. Drucker,Zülfü Dicleli...

Siyah ve Mavi

İan Rankin,Zeynep PerkerMüfettiş Rebus RomanlarıRebus dört ayrı olay üzerinede çalışarak bir katili yakalamaya uğraşıyor. Bu katil aynı zamanda onu ünlü İncil'ci John'a da götürebilecek gibi görünüyor. Tüm bunları da Glasgow'lu bir gangsterden rüşvet almakla suçladığı bir başmüfettişin yürüttüğü iç soruşturmanın ağırlığı altında yapmaya çalışıyor. Ayrıca bu adaletsizliği inceleyen televizon programcıları gece gündüz evinin önünde bekliyor ve Rebus'u milyonlarca izleyicinin önünde bir cani olarak gösteriyorlar. Bir kü...