28 Mayıs 2007 Pazartesi

İyi Yolculuklar ...........


İyi Yolculuklar
Özgür Soylu Öykü Dizisi;
13.5x19.5 cm; Fiyatı : 5 YTL
Özgür Soylu'nun öykülerinin bir yanı neşe, bir yanı endişe. Çünkü o anlattıklarını zeki bir çocuğun gözünden anlatıyor hep. Bir çocuk gibi ayrıntılardaki haksızlığı zulmü de, yaşama sevincini de seziyor/sezdiriyor. En güzeli onun anlatımında nicedir unuttuğumuz halk dilinin sözcüklerini en doğal biçimde buluyoruz.



Bir Yel Esiyor Dünya Kavşaklarında...


Bir Yel Esiyor Dünya Kavşaklarında...
Tasos Livaditis Şiir Dizisi;
13.5x19.5 cm; Fiyatı : 3.5 YTL
Bir Yel Esiyor Dünya Kavşaklarında suçlanmış, toplatılmış, yargılanmış bir şiir. Çünkü savaşı lanetliyor. Savaşın getirdiği yoksulluğu, acıları gözler önüne seriyor. Ve dünyanın yoksullarının, dünya emekçilerinin gerçek isteğini haykırıyor: BARIŞ!
Tasos Livaditis’in (1922-1988) bu destansı şiiri emekçilerin soluklarının oluşturduğu burgaçla emekçilerin çektikleri körüklerin esintisini birleştirerek tüm savaş yandaşlarını bu dünyadan süpürüyor sanki.
Dünyanın tüm dillerinden oluşan yeni bir dille, yepyeni bir şarkı söyleyen kalabalıkların, barış diye haykıranların sesleriyle örülen bu destan, Panayot Abacı’nın duru Türkçesiyle bugün için de taptaze.




Yaşam,eylem ve edebiyat içinde Şükran Karadakul



Yaşam, Eylem Ve Edebiyat İçinde Şükran Kurdakul
Hazırlayan: Alpay Kabacalı Tarih - Anı - Biyografi Dizisi;
Fiyatı : 12 YTL
“Coşkunun ve inancın şairi” ya da “Coşkunun ve Direncin şairi” olarak nitelenen Şükran Kurdakul (1927-2004), kendine özgü bir sese ulaşabilmiş şairlerimizdendi. Bu nedenledir ki, daha sağlığında şiir kitaplarıyla edebiyat tarihimizdeki yerini almıştı.
Coşku ve inancı, sevecenlikle, inançlarından ödün vermezlikle, iyimserlikle, bilinçle kuşatılmıştı. Özellikle bağımsızlık bilinciyle… Bu bilinç, onun toplumsal sorumluluk duygusuyla birleşiyor ve Kurdakul karşımıza gerektiğinde eyleme girişmekten kaçınmayan bir aydın kimliğiyle çıkıyordu.
Lise öğrencisiyken şiirle edebiyata, Türkiye Emekçi ve Köylü Partisi’yle ili?kileri nedeniyle de cezaevine girmiş; böylece yolu pek erken çizilmişti.
Bir yandan şiirini sürekli geliştirdi, bir yandan öyküler yazdı, bir yandan da Türk edebiyatı tarihi üzerinde çalıştı. Yayıncılık yaşamına atılıp edebiyatımızın ve düşüncemizin gelişim çizgisinde yerleri olan Ataç ve Yelken dergilerini yayımladı; Ataç Kitabevi Yayınları’nda öncü kitaplar çıkardı. Türkiye İşçi Partisi’nde etkin görevler üstlendi. Uzun yıllar da Türk Edebiyatçılar Birliği, Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN Yazarlar Derneği’nde yöneticilik yaparak demokrasi ve edebiyat savaşımına katkılarda bulundu. Her zaman özveriyle, her zaman ödünsüz…





"ÇAY BİR MUCİZEDİR"

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, “Çay Bir Mucizedir” isimli kitabını Altın Kitaplar aracılığıyla okurla buluşturuyor. Çayın yararları üzerine bilgiler veren kitap, çayın tarihsel yolculuğunun yanı sıra değişik çay türlerinin insan sağlığındaki yerini dile getiriyor.

Değişik koku, tat ve aromaları ile çaylar güzel bir günün olmazsa olmazlarıdır. Çay içmek hayatın farklı, hoş bir yanı, değişik bir tadıdır. Soğuk günlerde sadece avuçlarımızı değil, içimizi, yüreğimizi, nefesimizi ayrıca sohbetlerimizi de ısıtır. Siyah, yeşil, beyaz veya bitkisel olması fark etmez. Çay çaydır. Her biri ayrı bir lezzet, koku ve tattır. Çaylar güvenli dostlar, sağlıklı yol arkadaşlarıdır. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Çay Bir Mucizedir isimli kitabında çay türlerinin insan sağlığındaki yerini anlatıyor.

Çay ve sağlığınız
Uykusuz gecelerinizde, sınav süreçlerinizde, iyi ya da kötü bir haber beklemelerinizde, üzüntülü ya da sevinçli günlerinizde onu hep yanınızda, avuçlarınızda bulursunuz. Sıcak ve samimidir. Duru ve doğaldır. Sadece zararsız değil, üstelik faydalıdır. Bazen diyet yaptırır, bazen oruç açtırır. Simitinize, zeytininize, sofra veya iş sohbetlerinize, televizyon dizilerinize katıktık. Kısacası biz Türkler için çaysız bir yaşam düşünülmez. Çay mutlaka vardır! Çay hayattır!
Çayın tarihsel yolculuğu çok ama çok uzundur. Aslında o da uzun yol yolcusudur! Bizimle o da orta ve uzak Asyalardan gelmiştir bu topraklara. İran’a, Arabistan’a, Kuzey Afrika’ya ve Anadolu’ya göçlerle, kervanlarla bizim gibi yerleşmiştir. Yanlış değil! Biz Türkler için çay vazgeçilmez bir tattır ve hep vardır! Bazen Çin’dir, Seylan’dır. Bazen İngilizdir, Hindistan’dır. Ama en çok “Türk çayı”dır. Genelde siyahtır ama bazen yeşil hatta beyazdır. Demlemeye göre değişir rengi, kokusu. Sohbetten sohbete farklıdır rengi, tadı ve kokusu. Çaydan çaya, demden deme fark vardır! Demleyene göre Türk’tür, Erzurum ya da Konya’dır. Kafkas’tır, Özbek’tir, Japon, Çin ya da Tibet’tir. Her coğrafya ulus farklı ama ayrı bir güzellik, lezzet ve keyifle üretmiştir çayın veya diğer bitkilerin yaprağından. Ve her bir çay ayrı bir keyif, ayrı bir hazdır. Ayrı bir varoluş, ayrı bir sunuş, ayrı bir tattır. Dedik ya! Çay hep vardır, hep olacaktır.

NEDEN ERKEKLERİN MEME UÇLARI VARDIR?

Üşüdüğünüz zaman dişlerinizin birbirine neden çarptığını ya da klozete oturduğunuzda hastalık kapabileceğinizi hiç düşündünüz mü? Kokteyl partilerinde ve diğer eğlence toplantılarında yıllardır kendisine yöneltilen bu ve buna benzer sorulardan sıkılan doktor Billy Goldberg, insanların meraklarını gidermek için, Neden Erkeklerin Meme Uçları Vardır? adlı kitabı yazmaya karar verir.
Goldberg’in, mizah yazarlığının yanı sıra senaryo ve pek çok roman kaleme alan Mark Leyner’le birlikte yazdığı Neden Erkeklerin Meme Uçları Vardır? Altın Kitaplar aracılığıyla okurla buluşuyor.

Otuz dokuz yaşındaki New Yorklu Goldberg neden böyle bir kitap yazdığı sorularına şu cümlelerle cevap vermeye başlıyor: “Katıldığım dost davetlerinde sık sık ilginç bazı sorularla karşılaşırım. Bazıları ailemin ve dostlarımın sorduğu tıbbi sorulardır. Kimi zaman da iyice kafayı bulan biri karşınıza dikilip tuhaf bir soru sorar... Kimisi de pantolonunu indirir ve kalçasında oluşan isilik veya ona benzer bir şeyi göstermeye kalkışır... Elbette tek bir derdi vardır: Hastalığının nedenini öğrenmek...”
Üçüncü kadehten sonra doktorunuza sormaya cesaret edeceğiniz sorulardan oluşan ve ‘Yüz Soru’ alt başlığı taşıyan Neden Erkeklerin Meme Uçları Vardır?’ın diğer yazarı ise mizah ustası Mark Leyner.
Leyner “İnsanların arabalar ve diz üstü bilgisayarlar hakkında bildikleri, vücutları hakkında bildiklerinden daha fazla,” diyor ve ekliyor: “Washington D.C.’de Rite Aid’in eczane bölümünde kasiyerlik yaparken, insanlar bana durmadan tıbbi sorular sorarlardı. O zamanlar ben 22 yaşındaydım.”

Birkaç yıl önce saçma sapan tıbbi soruları içerin bir kitap yazmayı planlayan Goldberg, bunun için uzun bir liste hazırlamış; daha sonra ABC Televizyonunda çok kısa süren bir tıp dizisinde çalışırken Leyner ile tanışmış ve böyle bir kitabı birlikte yazmaya karar vermişler.

İkilinin bir araya gelişi de ilginç... Billy Goldberg, Mark Leyner ile nasıl tanıştığını ve Neden Erkeklerin Meme Uçları Vardır adlı bu destansı projenin peşine nasıl düştüklerini anlatırken “Bu uzun bir hikaye, Donkişotvari bir macera,” diyor. “Bu kitap, neredeyse imkânsız bir işi başarmaya kalkışan iki dostun yolculuğu. Aslında biz bir araya gelmesi pek mümkün görünmeyen bir ikiliyiz. Ben New York’ta bir acil servis doktoruyum, Mark ise başarılı bir romancı ve senarist. Yani kusursuz bir edebi ikili sayılmayız, ama yollarımız kesişti işte, gerisi ise malum... Her şey soğuk ve fırtınalı bir gecede, New York’ta kalabalık bir acil serviste başladı. Bu kitabı uzun süredir düşünmekteydim. Soruları derlemiş, yanıtları üzerine kafa yormuştum, ama böylesi tehlikeli bir keşif için henüz cesaretimi toplayıp da herhangi bir şey yazabilmiş değildim. Kısa bir süre önce ABC’nin Wonderland adlı hastane dizisi için tıp danışmanı olarak işe alınmıştım. Bu kısa ömürlü dizi, bir psikiyatri acil servisi ile bir hapishanenin psikiyatri koğuşunda geçen gündelik olaylar üzerine kurulu, gerçekçi bir diziydi. Diziye acil serviste görevli bir karakter eklenince, beni acil servisin gerçek özelliklerini diziye entegre etmem için görevlendirdiler. İşim, dizi yazarlarını bizim kaos dolu dünyamıza çekmekti. Film ve televizyon senaryo yazarlarının çoğu gerçek hastane hekimliği hakkında hiçbir şey bilmiyor; acil servisin o kendine has kontrollü karmaşası ve kanlı ortamı; benim bilim ve insan ıstırabından oluşan dünyam karşısında afallıyorlardı.
Yapımcılardan biri, görevim için beni ziyaret edecek kişinin adının Mark Leyner olduğunu söylemişti. Her ne kadar kendimi kültürlü biri saysam da, bu Diyonisyen, postmodern süper kahramanın (Mark’ın tanımı olur bu) adını daha önce hiç duymamıştım. Kısa bir Google araştırmasının ardından anlaşıldı ki, bu kişinin yayınlanmış birçok romanı vardı ve bunlardan birinin adı da Kuzenim, Gastroenteroloğum idi. Onun ayrıca MTV için Iggy Vile, Tıp Doktoru isimli bir dizinin pilot bölümünü yazdığını da öğrendim. Aklım karışmıştı ve neyle karşılaşacağımı bilemiyordum fakat ilgimi de çekmişti. O gece hemşire, bana birisinin beni görmek istediğini söylediğinde, hastalardan birinin başında durmuş, bir stajyerin nazogastrik tüpü yerleştirmesine yardım ediyordum. Haberi alınca eldivenlerimi çıkardım, perdeyi açtım ve orada Leyner’ı gördüm. Doktorluk kariyerim süresince yaşadığım hiçbir şeyin, beni tanışmak üzere olduğum bu karaktere yeterince hazırlaması mümkün değildi. Bu adam bir Bulgar haltercisinin bol kaslı gövdesine ve yeniyetme bir kızcağızın abartılı, ağlamaklı coşkusuna sahipti. Bir yandan bir naylon poşetin içinden çıkardığı avuç avuç Skittles şekerini mideye indirirken, diğer yandan da ağzında bir şeyler geveliyordu. Kısa süre sonra anladım ki, Leyner önceden tanıştığım televizyon senaryo yazarlarına hiç benzemiyordu. O, tıp konusunda kendi kendini yetiştirmiş, şaşırtıcı derecede tuhaf ve ansiklopedik türden gizemli bir tıp bilgisine sahipti. İlk beş dakikanın sonunda Leyner, beni tatulanın farmakokinetiği, yamyam hazımsızlığına karşı Fiji halkına ait bir şifa, ayak parmağı burkulması ile kasık morarmasının tarihi, Pennsylvania’nın Wilkes Barre bölgesindeki ikiden fazla testis vakalarının açıklanamaz yaygınlığı konularında verdiği bilgilerle kendisine hayran bırakmıştı.
Bu gecenin ilginç bir gece olacağını anlamıştım.”

Tuhaf, esprili sorular ve cevapları
Neden Erkeklerin Meme Uçları Vardır?’da pek çok ilginç, biraz abuk, biraz komik ama eğlenceye düşkünseniz mutlaka öğrenmeniz gereken bilgilere ulaşacaksınız.

Örneğin dişlerinin birbirine vurması vücudun ısı üretmeye çalışması sonucu oluşur.
Vücut üşüyünce beyindeki hipotalamus bölgesi vücudu ısınması için harekete geçirir. Hızlı kas hareketi titreyerek ısı üretmeye başlar. Dişlerin birbirine vurması lokal titremedir.
Araştırmalar sonrasında Goldberg ve Leyner, klozetlerden bel soğukluğu ve bazı bağırsak kurtları kaptıklarından şikayet eden hastalara rastlamışlar fakat klozetten hastalık kapmak pek rastlanan bir şey değildir.
Yazarlar, klozetlerden daha fazla insanların ofis ortamlarında hastalık kaptıklarını keşfetmişler. Arizona Üniversitesi mikrobiyologlarından Charles Gerbo büyük bir ofis çalışma masasında klozetlerden dört misli fazla hastalıklara neden olacak mikroplar olduğunu belirtiyor.

Kitabın önsözünde yer alan son not ise şöyle: “Okuyacaklarınız, bizim bildiğimiz kadarıyla genellikle doğrudur. Ancak bu kitap hiçbir şekilde doktora gitmenize engel olmamalı. Unutmayın ki, doktorlar eğitim almış profesyonellerdir. Ayrıca bu soruları sakın kendi kendinize yanıtlamaya da kalkmayın, tabi anne olmadığınız sürece. Anneler her şeyin en doğrusunu bilir.”

Kitaptan başlıklar:

- Sakızın sindirimi gerçekten de yedi yıl sürer mi?
- Kuşkonmaz yediğiniz zaman çişiniz neden kokar?
- Dondurma yiyince baş ağrısına neden olan şey nedir?
- Soğan doğrarken neden ağlarız?
- Yemek baygınlığı neden olan şey nedir?
- İnsan neden Çin yemeği yedikten bir saat sonra acıkır?
- Neden bazı insanların göbek deliği ‘çıkık’ bazılarınınsa ‘çökük’ olur?
- Erkeklerin neden meme uçları vardır?
- Tüyler neden diken diken olur?
- Sümük nedir?
- Sperm besleyici midir? Yoksa şişmanlatır mı?
- G-noktası diye bir şey gerçekten var mı?
- Aşk ısırığı denen şey nedir?
- Bir erkeğin spermlerinin tükenmesi mümkün müdür?
- Mum Alevi kulak kirini alır mı?
- Hıçkırık nedir, nasıl durdurulur?
- Taze maydanoz yemek ağız kokusunu alır mı?
- Saç örneği uyuşturucu testinde kullanılabilir mi?
- Kurbağa yalamak gerçekten kafa yapar mı?
- Sarhoşken insanlar neden göze daha çekici görünür?
- Kendi idrarımızı içebilir miyiz?
- Dışkı neden yüzer?
- Fasulye neden gaz yapar?
- Damlayan su sesi neden işeme arzusu uyandırır?
- Neden filmlerden herkes şoka girer?
- İnsan korkudan ölebilir mi?
- "Las Vegas’ta Aşk" filmindeki Nicholas Cage gibi, insanın içki içmekten ölmesi mümkün müdür?

Ağaoğlu eserleri okuyucuyla tekrar buluşuyor

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Adalet Ağaoğlu'nun bütün yapıtlarını yeni baskılarıyla edebiyatseverlerin beğenisine sunuyor.

Diğer yapıtlar da piyasaya çıkacak

Orhan Pamuk ders kitaplarına giriyor

Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan Orhan Pamuk ders kitaplarına giriyor. Talim Terbiye Kurulu Başkanı İrfan Erdoğan, Pamuk'un bazı metinlerinin tarih, edebiyat, sosyal bilgiler ve yabancı dil ders kitaplarına alınabileceğini söyledi.

Yazar Orhan Pamuk’u Nobel Ödül Töreni’nde kızı Rüya yalnız bırakmadı

Pamuk'un kitaplarına yoğun ilgi.........

Orhan Pamuk: '''Masumiyet Müzesi' adlı kitabımı bitireceğim''

Vatikan konulu kitaplar raflarda

Katolik dünyasının ruhani lideri Papa 16'ncı Benedict'in Türkiye ziyareti öncesinde Vatikan, Tapınak Şövalyeleri ve İlluminati konulu kitaplar raflardaki yerini aldı.

'Vatikan'ın Türkiye Senaryosu'nu Hasan Taşkın kaleme aldı

Ermiş, Sörfçü ve Patron



Yazar: Robin Sharma

Hayatın iniş ve çıkışları vardır. Çoğumuz bu oyuna kapılır gideriz. İşleryolundayken kendimizi mutlu hissederiz, bozulunca üzülürüz. Yaşama bu türbir yaklaşım güçsüz bir yaşama biçimidir. Dalgalarla sürüklenen dal parçasıgibisin demektir. Akıntıya göre gidersin: Şu anda bir yönde gidiyorsun, birsonraki anda başka bir yöne. Oyunu oynamanın çok daha bilgece bir yolu, tüm yargılardan kurtulmaktır."Başına gelen her şey güzeldir.""Kusurlu oluşumuz hayatımıza anlam katar."Bu olağanüstü kitabın sayfalarında korkularını özgürlüğe, yaralarınıbilgeliğe dönüştürmenin; zihnini eğitmenin, yüreğini açmanın ve maneviyatını güçlendirmenin yöntemlerini; gerçek sevgiyle kutsanmışgüzel ilişkilere uzanan yolları öğreneceksin. Yaşamın gizemli, serüven veeğlence dolu olacak, kariyerinde bir yıldız gibi parlayarak bolluk veberekete kavuşacaksın.

Sen Ölünce Kim Ağlar?



Yazar: Robin Sharma

Gençlik yıllarımda, babam bana asla unutmayacağım bir şey söylemişti: "Oğlum, doğduğunda bütün dünya sevinirken sen ağlıyordun. Öyle bir yaşam sür ki, öldüğünde sen sevinirken bütün dünya ağlasın." Hayatın anlamını unuttuğumuz bir çağda yaşıyoruz. Bir insanı kolaylıkla Ay'a gönderebiliyoruz, ancak karşı dairemize yeni taşınan komşumuzu ziyaret etmekte güçlük çekiyoruz. George Bernard Shaw'a ölüm döşeğinde, "Hayatınızı yeni baştan yaşama fırsatınız olsaydı, ne yapardınız?" diye sorulmuş. Shaw biraz düşünmüş ve sonra derin bir iç çekişle, "Olabileceğim, ama asla olmadığım kişi olmak isterdim," demiş. Aynı şeyin sizin başınıza da gelmemesi için bu kitabı yazdım. O halde siz bu kitaba başlarken, size soruyorum:Siz öldüğünüzde ardınızdan kim ağlayacak? Bu gezegenden gitme ayrıcalığına ulaştığınız zaman kaç yaşamı etkileyeceksiniz? Sizi takip eden nesiller üzerinde nasıl bir etki bırakacaksınız? Son nefesinizi vermeden önce arkanızda bırakacağınız imza ne olacak?YAZAR BİLGİSİLiderlik, performans ve kişisel gelişim konularında dünyadaki en önemli uzmanlardan biri olan Robin Sharma, hukuk eğitimi görmüş ve kırk yaşında. Kitapları kırk dört ülkede ve otuzun üstünde dilde yayınlanmış, yedi kitabından altısı uluslararası çok satanlar listesinde yer almış bu ünlü uzman, başkanlık, yöneticilik ve eğitim hizmetleri veren "Sharma Uluslararası Liderlik" şirketinin de yöneticisi. Başkanların ve süper starların da başvurduğu Robin Sharma kürsüsünü syklykla içlerinde Bill Clinton, Jack Welsch, Richard Carlson gibi isimlerin de yer aldığı ünlülerle paylaşıyor. Okuyucuları arasında Jon Bon Jovi, Jose Cruz Jr., Michelle Yeoh, Ricky Martin gibi ünlü sanatçılar, kraliyet aileleri, spor ve pop yıldızları da bulunan uzmanın kitapları büyük firmalara eğitim amaçlı da öneriliyor.

İstediğiniz Kişiye 8 Dakikada Nasıl Evet Dedirtirsiniz?

Yazar: Kevin Hogan

Hazır Olun! Düşünme biçiminizi, iş hayatınızı, aileniz ve dostlarınızla iletişim kurma yönteminizi, yani hayatınızı değiştirecek bir kitapla karşı karşıyasınız. Satış görevlilerinin, pazarlama uzmanlarının ve geçimini çevresindekileri ikna ederek sağlayanların, en yeni ve en etkili teknikleri bilmemelerinin mazereti olamaz. Etkileme sanatının duayeni Kevin Hogan, bu teknikleri kullanarak herhangi bir kişiye en fazla 8 dakika içerisinde "evet" dedirtmenizin yöntemlerini ve şimdiye dek duymadığınız etkileme sanatına ait sırlarını sizinle bu kitapta paylaştı!... Heyecanlanın. Daha önce böyle bir şey okumadınız. Tadını çıkarın; eğlenceli olacak!

İğreti Yaşamlar



Edebiyatçı kimliğiyle tanına Kürşat Başar, aynı zamanda 80’li yılların başından bu yana gazetecilik yapıyor. İğreti Yaşamlar onun deneme tadındaki yazılarından seçmeleri bir araya getiriyor. İroniyle duygusallığın, hayalle gerçeğin, tarihle bugünün birbirine bağlandığı yazılar… Dünyaya tek bir noktadan değil, farklı durma noktalarından, bakış açılarından yaklaşıyor. Kimi zaman şaşırtan, kimi zaman güldüren, kimi zaman içinizi acıtan bir dünya yaratıyor.

Last Train To İstanbul(Ayşe Kulin)





NEFES NEFESE BU DEFA İNGİLİZCE OLARAK ÇIKTI.

Son Osmanlı paşalarından Fazıl Reşat'ın kızı Selva ile, aşık olduğu Musevi genci Rafael, evlenmelerine karşı çıkan aileleri tarafından dışlanınca Fransa'ya giderler. Ancak burada da huzur bulamayacak, İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla, bu kez de Hitler'in ağına takılacaklardır. Etraflarını saran Nazi çemberi gitgide daralırken, her an tutuklanıp kamplara yollanma korkusuyla yaşamaktadırlar...
İşte tam o yıllarda Türkiye, savaşın ateşine bulaşmadan, Almanlarla Müttefikler arasında gerili ince ipte, bir cambaz maharetiyle yürümeye çalışmaktadır... Ayşe Kulin bu yeni romanında, hem ülkeyi savaşın ortasından başarıyla geçiren kadronun hem de Selva ile Rafael'in zor aşkının peşine düşerek, İstanbul'dan Marsilya'ya, Ankara'dan Kahire'ye kadar uzanırken, kendi canları pahasına yüzlerce Yahudi'yi Nazi kıyımından kurtaran Türk diplomatlarının kahramanlıklarını da gün ışığına çıkarıyor...

Kardeş Kanı




Kentlerde, yüksek binalar yüzünden belki, günışığının erişemediği yerler vardır. Sokak çocukları oralarda yaşar, belleklerde hiçbir zaman bireysel bir yer edinemeyen yüzleriyle… Bu yüzler arasında ayakta kalmaya çabalayan, kendi yollarını bulmaya çalışan iki çocuk: Tamer ve Murat. Zaman içinde yarattıkları, gittikçe büyüyen bir örgüt: Kardeşlik. Öldürülen bir gazeteci ve ülkeyi ayağa kaldıran bir terör eylemi, kardeşinin katillerini arayan genç bir kadının tetikleyeceği kanlı takibin yalnızca ilk adımları olacaktır.

Barış Müstecaplıoğlu’nun son romanı Kardeş Kanı, sokaktaki şiddeti ve bundan faydalanan organize suç örgütlerini işliyor. Yazar, artık görmeye alıştığımız ve belki de gittikçe duyarsızlaştığımız sokak çocuklarına, nefes nefese okuyacağınız bir polisiyeyle dikkat çekiyor.

Kardeş Kanı, son derece başarıyla kurgulanmış, işlediği konu kadar sert, sürprizlerle dolu bir roman.



Kırmızı Pelerinli Kent





Dünya okurlarınca “geleceğe kalacak elli yazar” arasında sayılan

Aslı Erdoğan’ın Türkiye’de olduğu kadar Avrupa’da da ses getirmiş kitabı: Kırmızı Pelerinli Kent. Bir kentin karanlık sokaklarında, kuytu köşelerinde kendi izini süren bir yalnızlık öyküsü

Umut Lanettir




Meltem Arıkan, bu olağandışı romanında aşkın bir yarılma olarak insan yaşamına lanati ekerken, bir yandan da varoluşu kabul etmenin umudu yeşerterek laneti yok edebileceğini anlatıyor bize.

Umut olmadan var olabilmek mümkün müdür? Geçmişi lanetleyen umut mudur? Bu lanet olamasa hem aşk, hem de aşkta varoluşlarını arayan kadın ve erkek geçmişlerinde tutuklu kalmaz mı? Cinselliğini yaşayamayan, bedenine yabancılaşmış kadın ve erkek var olabilir mi?

Klasik varoluşçular insan varoluşunu önemserken Meltem Arıkan, ilk defa kadın ve erkek varoluşlarının ayrı ayrı ele alınması gerektiğini öne sürüyor.

Arıkan, yine kışkırtıcı, yine rahatsız edici…

Umut Lanettir, mitoloji ve şiirle beslenen benzersiz bir roman.

Yüreğimin Sesini Dinle




Yüreğinin Götürdüğü Yere Git'in devamı...

1993'te yayınlanan Yüreğinin Götürdüğü Yere Git adlı romanıyla tüm dünyada büyük yankı uyandıran Susanna Tamaro, bu yeni romanında o büyüleyici öykünün devamını sunuyor okurlarına. Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, 80 yaşındaki bir kadının, uzaklara giden genç torununa yazdığı mektuplardan oluşuyordu. "Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yapacağımız yolculuktur," diyordu yaşlı kadın, "o özgün çağrıya kulak vermeli ve yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz." Yüreğimin Sesini Dinlede, artık genç bir kadın olan torun, zorlu bir kimlik arayışı içinde yaşamın anlamının peşine düşer. Bu arayış, hem kendi yüreğine, hem de kutsal topraklara doğru bir yolculuğa çıkarır onu. Kendi öyküsünü keşfetmek için çıktığı bu yolculuğun sonunda, aile evinin tozlu tavanarasında hiç ummadığı bir öyküye kavuşacaktır: Yüreğinin Götürdüğü Yere Git. Tamaro, bu kez, Yüreğimin Sesini Dinle diyor okurlarına: Yaşama bir anlam katmak, öfkeyi sevgiye, kırgınlıkları güce dönüştürmek için...

Ve yıkıldı gitti Likya.

Köle sahipleri ekmek kaygısı çekmedikleri için felsefe yapıyorlardı,
Çünkü
Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
Köleler ekmek kaygısı çekmedikleri için
Felsefe yapmıyorlardı,
Çünkü
Ekmeklerini köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.


Köleler felsefe kaygısı çekmedikleri için ekmek yapıyorlardı,
Çünkü
Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
Felsefe sahipleri köle kaygısı çekmedikleri için ekmek yapmıyorlardı,
Çünkü
Kölelerini
Felsefe veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.

Felsefenin ekmeği yoktu,
Ekmeğin felsefesi.
Ve sahipsiz felsefenin ekmeğini,
Sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
Ekmeğin sahipsiz felsefesini
Felsefenin sahipsiz ekmeği.
Köle sahipleri ekmek kaygısı çekmedikleri için felsefe yapıyorlardı,
Çünkü
Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
Köleler ekmek kaygısı çekmedikleri için
Felsefe yapmıyorlardı,
Çünkü
Ekmeklerini köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.

Köleler felsefe kaygısı çekmedikleri için ekmek yapıyorlardı,
Çünkü
Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
Felsefe sahipleri köle kaygısı çekmedikleri için ekmek yapmıyorlardı,
Çünkü
Kölelerini
Felsefe veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.

Felsefenin ekmeği yoktu,
Ekmeğin felsefesi.
Ve sahipsiz felsefenin ekmeğini,
Sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
Ekmeğin sahipsiz felsefesini
Felsefenin sahipsiz ekmeği.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Hala yeşil bir defne ormanı altında...


.
Hala yeşil bir defne ormanı altında...

YAHUDİ EFENDİ



YAHUDİ EFENDİ
Toksöz B. Karasu

Bir Osmanlı hikâyesi...

“Kendimi niye mi öldürmeye çalışıyordum? Ölmek istiyordum, çünkü Osmanlı padişahının küçük kardeşi olan babam Şehzade Vahiddedin’in Müslüman eşlerinden biri, ona bir erkek evlat doğurmuştu. Annemin tabiriyle bir jüdenfürst -bir İsrail prensi- oluşum, bana hiç teselli vermiyordu.”

Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarını ve Cumhuriyet’in filizlendiği ilk yılları başarıyla anlatan ‘Yahudi Efendi’, dünyanın savaşlarla biçimlenen çehresini ve doğumundan itibaren huzurun peşinde koşan bir ruhun arayışlarını konu alıyor.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri… Vahideddin’in meşru oğlu Ertuğrul’dan önce, Yahudi asıllı cariyelerinin birinden bir oğlu olur. Ancak sarayın bu çocuğu tanıması mümkün değildir. Adam Zakir adını verdikleri bu çocuk saraydan uzakta bir köşkte, Ermeni ve Müslüman öğretmenlerle büyütülür; bir yandan annesinden ötürü Yahudi kültürünü de öğrenmektedir.

Ertuğrul’un, kendisinin yerine padişah olacak olması Adam Zakir’in içindeki haseti beslerken, bir yandan da nefsini köreltmeye ve dinler arasındaki yolunu bulmaya çalışır.

Ülke büyük bir karmaşanın pençesinde ve rejim değişikliğinin arifesindeyken, kendi dünyasında da yoğun bunalımlar yaşayan Adam Zakir, babasının temelli olarak yurtdışına gittiğini öğrenir. Bundan kısa bir süre sonra da annesi ölür.

Adam’ın daha sonraki yaşamı kuru bir yapraktır. Bir ülkeden diğerine, bir inançtan öbürüne, bir insandan başkasına savrulup durur…

Beş bölümden oluşan kitabın bölüm başlıkları:
Bölüm I: İsa beni neşelendiriyor, bana göz kırpıyor ve aklımı karıştırıyor. Günaha girmek istiyorum. (1905-1922 İstanbul)

Bölüm II: Ateist beni boşluğa itiyor, bana tepeden bakıyor ve moralimi bozuyor. Ölmek istiyorum.(1922-1926 İstanbul)

Bölüm III: Musa beni sindiriyor, gözlerini gözlerime dikiyor ve içime endişe salıyor. İsyan etmek istiyorum. (1926-1941 Paris)

Bölüm IV: Muhammed beni tehdit ediyor, bana parmağını sallıyor ve beni kızdırıyor. Savaşmak istiyorum. (1941-1945 İstanbul)

Bölüm V: Tanrı bana inanıyor. Sevmek istiyorum. (1945-1947 Kudüs)

Aşkın Bir Rengi Varsa Narçiçeği Olmalı

Aşkın Bir Rengi Varsa Narçiçeği Olmalı
Aşka dair her şeyi bildiğini zannederken herkes; aşkın bir rengi olabileceğini öğrettin sen bana. Şeftali bahçelerinden kopup bu şehre gelirken, elbette tahayyül dahi edemezdin bu günlerini. Küçük bir çocukken en yakınlarını kaybedenlerin hüznünü taşıyorken saçlarının erken beyazlarında, kazanmaktan başka hiçbir gerçek; yer edemezdi hayatında... Kazanmanın rengi..
Yazar : Beyza Güdücü Yayınevi : ÇİVİ YAZILARI

Benli Kız

Hafif puslu havalar, bana daima ilham vermiş, beni bir yerlere sürüklemiştir. Böyle havalarda, ister evde olayım, ister yolda yürüyeyim, doğrusu, keyifle hüzün arasında beşik gibi sallanır dururum.Hele, ahmak ıslatan cinsten bir yağmur da yağıyorsa... Islanan topraktan, çimenlerden, ağaçlardan havaya yayılan o koku, benim için, patenti doğa olan; en iç gıdıklayan bir esans gibidir. İşte o zaman, sanki ayaklarım yerden kesilir; içimi, kuşkulardan, kötümserlikten..
Yazar : Günseli Özkaya Yayınevi : ÜMİT YAYINCILIK

Kayıp Topraklar

Kayıp Topraklar
Orada günler hep kısaydı ve mevsim hep kırıştı sanki. Bu vakitlerde semaverde çay demlenir, sohbet edilir ve ölenler yad edilirdi sessizce. Kalanların nerede oldukları bilinir, herkes birbirini sorar ve gönül bağlarını daima canlı tutardı. İnternet yoktu, cep telefonu yoktu, ev telefonu yaktı. İnsanların birbirlerini bulmak için bütün bunlara ihtiyacı da...Günler kısaydı ama zaman uzundu, uzun ve anlamlı. Sabahları okula gitmeden babannemin, annemin elini..
Yazar : Neşe Kutlutaş Yayınevi : BİRUN KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK

Serbest Vezin Sembolik Şizofreni

Serbest Vezin Sembolik Şizofreni
Yaşam düşlerin bazen serin bazen de sıcak yataklarında demetlerce uykular satın almaktır ve bunları için için işleyip mutlu oyunlar ve oyuncaklar yaratmaktır. Düşlerin anaforlarında dönmektesin ve şarkılar dinlemektesin Tanrı'nın evinden gelen. Ulaştığın nokta, sonsuz maviliğin büyük bir meşale gibi yandığı ve her şeyin başlayıp bittiği yer olacak. Ak bulutlardan sağılan yağmurlar gibi kutsallaşıp özgürleşeceksin uykudaki bedenin gözlerini açtığında...
Yazar : Murat Yılmazyıldırım Yayınevi : BEYAZ BALİNA YAYINLARI

İnsanın Yolu

İnsanın Yolu
Walt Whitman'ın Leaves of Grass başlıklı eserinde hiçbir zaman tatmin edici bir şekilde cevaplayamadığımız bir soru yatmaktadır."O arkadaş canlısı ve cana yakın vahşi... Kimdir o?" diye sorar Whitman."O, medeniyeti mi bekliyor, yoksa buna erişmiş, hatta bunu aşmış mı?"Yerlinin "bize ve bizim medeniyetimize inanmadığını," çünkü "kızıl hayatın beyaz hayattan farklı bir yönde aktığını" kabul etmesine rağmen D.H. Lawrence de..
Yazar : Calvin Luther Martin Yayınevi : PHOENİX YAYINEVİ

Satrançname

Satrançname
Satranç oyunu, aynı zamanda, minyatür bir Harp San'atı oyunudur. Lami-i zade Abdullah Çelebi, "Latifeler" adlı kitabında, Satranç oynarken dikkat edilecek kuralları, tatlı tatlı anlatır. Satranç hile yapılması mümkün olmayan yegane oyundur. Şans oyunları gibi menfaat karşılığı gözetilmeyen özelliğe de sahiptir. Uzun uzun düşünülerek oynanması ve çok sabırlı hareket edilmesi mecburiyeti en önemli kuraldır....
Yazar : Fırat KızıltuğYayınevi : KUBBEALTI NEŞRİYAT

Annem Yıldızları Sayamaz

Annem Yıldızları Sayamaz
Geri dönüyordu Sefa... Artık annesizliğin sefasını sürecekti evde. İhtiyar kadın huzurevinin cefasını çekerken... Şöyle ya da böyle görevini tamamlamıştı...Karataş Tepesine geldiğinde karanlık basmak üzereydi. Sonbaharın serin havası iyice çökmüştü. Arabanın farlarını açma zamanı gelmişti. Farı açar açmaz iki parlak noktayla karşılaştı. Kedi gözleri... Evdeki kedisini hatırladı. Bu zavallı kedi ne yapacaktı bu dağ başında... Arabasını durdurdu... Titreyen..
Yazar : Ahmet Mahir Pekşen Yayınevi : NESİL YAYINLARI

Doğaüstü-Gizem

Tanrı'nın Yaşadığı Yer

MORSE, MELVIN
Erko yay. 2006, Fiyatı: 14,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 11,20 YTL



Melvin Morse ve Paul Perry Tanrı'nın varlığını ve ölümden sonra hayatın devam ettiğini bilimsel kanıtlarla ortaya koyuyorlar ve okuyucusunu beynimizdeki sağ temporal lobu, spiritüel deneyimler sırasında aktif hale gelen 'Tanrı Noktası'nı, keşfetmeye davet ediyorlar

Kozmik Şifre

SITCHIN, ZECHARIA
RUH VE MADDE yay. 2006, Fiyatı: 18,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 14,40 YTL



Binlerce yıl önce, olağanüstü varlıklardan oluşan bir ırk Dünya üstündeki yaşamın evrimleşmesini yönlendirip bugün bildiğimiz haliyle insanoğlunun yapısını belirlemişti

Stalin Hitler ve Gizemli Yahudi

Messing, Wolf
İLGİ yay. 2006, Fiyatı: 7,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 5,60 YTL



Dünyanın en iyi telepatı olarak kabul edilen ve İkinci Dünya Savaşı'nda, Stalin'in neredeyse tüm kararlarında danıştığı Wolf Messing, yoksul bir Musevi ailesinin çocuğu olarak 10 Eylül 1899'da, Varşova'da doğdu

Işığın Öğrettikleri 2

Ring, Kenneth
Erko yay. 2006, Fiyatı: 14,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 11,20 YTL



Ölümden sonraki Yaşamın Bilimsel Kanıtları - 2

Kişisel Gelişim

Kayıpların Kazandırdıkları

Wolpe, David J.
Mia yay. 2006, Fiyatı: 12,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 9,60 YTL



Bir zamanlar değerli bir elmasa sahip bir kral vardı

Kadın Kimliğinle Başarılı Ol

Hoffman, Kay
Optimist yay. 2006, Fiyatı: 9,90 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 7,92 YTL

Bazen size de iş yaşamınızda gerçek kişiliğinizin bir parçasını gizlemeniz gerekiyor gibi geliyor mu?
İş ortamında duygulara ya da kalp atışınızı gerçekten hızlandıran şeylere yer yokmuş gibi mi hissediyorsunuz? Oysa kendiniz olamazsınız, yaratıcılığınız, enerjiniz, üretkenliğiniz ve başarınız zarar görür

İçimdeki Yolculuk 1

Koçak, M. Fatih
Kelam yay. 2006, Fiyatı: 13,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 10,40 YTL



Bir tek şey aradım: “Huzur”Her anımda, her adımımda koşulsuz huzur hali

Dünya Siyasi Tarihi

Efendiliğin Reddi : Sivil İtaatsizlik ve Doğrudan Eylem

AYGÜN, TARIK
Versus yay. 2006, Fiyatı: 16,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 12,80 YTL



Elinizdeki bu çalışma üç ayrı bölümden oluşmaktadır

İspanya Türkiye : 16. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Rekabet ve Dostluk

ASUERO, Pablo Martín
KİTAP yay. 2006, Fiyatı: 25,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 20,00 YTL



Kaptan-ı Derya Sinan Paşa 1693 yılı Eylül ayında Sicilya sularında seyrederken Sicilya'nın İspanyol kral naibine şu mektubu yazıyordu: 'İyiliksever İsa'nın müminleri arasında kral naibi seçilen Devletli ve Haşmetli Efendim

Şiir

Beşinci Tat Şiirleri

ATİLLA, MEHMET
MAYIS yay. 2006, Fiyatı: 8,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 6,40 YTL



Bilinmez kimin yenileceği önceden
Çabuk biter bize doğru yüzenlerin suyu
Artık istesek de koşup geçemeyiz
Yalnızca tanımlarla ördüğümüz
Bu labirent köPage Ranküyü!

Masumiyet ve Deneyim Şarkıları

BLAKE, WILLIAM
Artshop yay. 2006, Fiyatı: 6,90 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 5,52 YTL



Çoban Ne kadar güzelmiş Çobanın alın yazısı Gece gündüz demez gider sürünün peşinden Gezinir durur avare, bütün bir gün boyu Şükran duaları düşmek bilmez hiç dilinden Masum meleyişlerini dinler kuzuların Annelerin sevecen meleyişini dinler Çoban tetikte, sürüyse huzur içindedir Çoban ne zaman yanlarında, bunu bilirler

Masal

KARATAŞ, LEVENT
Yasakmeyve yay. 2006, Fiyatı: 5,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 4,00 YTL



işte böyle bir zamanda, istenirse
balıklar uçabilir, insan kendine gelebilir
yunuslar dilese sözcükler gibi
uzaydan seyredebilirler okyanusları


TK1980

MARGULIES, RONI
Yapı Kredi yay. 2006, Fiyatı: 5,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 4,00 YTL



'Böyle bir şiir mi olur? Ama olmuş işte

Üç Kadın

PLATH, SYLVIA
Artshop yay. 2006, Fiyatı: 4,90 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 3,92 YTL


Üç Kadı, bir doğumevinde karşımıza çıkan kadınlıkları, doğurganlıkları, acı ve mutluluklarıyla farklı hikayeleri olan üç kadını konu ediyor

Ay ve İstiridye

SEFA, METIN
Yitik Ülke yay. 2006, Fiyatı: 7,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 5,60 YTL



uzağın belirsizliğinden bakmak kendine
göz göze gelmemek kimseyle söz söze
erguvan gölgesi akşamüstleri
karıştırır loşluğu
dokunulmadan geçilmiş serinlerin elleri
yaşamak diyorlar
ama dağılıp gitmek bu
yangınını çağıran dumanlar gibi


Akşam Haberleri

SEZER, SENNUR
EVRENSEL BASIM yay. 2006, Fiyatı: 4,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 3,20 YTL



Akşam Haberleri , yaşanan günlerin şiir aynasından yansıyışı

Tarçın At

YAŞAR, SADIK
MAYIS yay. 2006, Fiyatı: 8,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 6,40 YTL




ölüme şimdiydim yaşama genişledim

hecesinden dönenlere kırdım dümenimi


Sert Geçecek Bu Kış

Ünal, Hayriye
HECE yay. 2006, Fiyatı: 9,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 7,20 YTL



Kaç bin güneş gerek parlasın biri yaksın binlercesini Yakalayım hepsini çünkü ateşin ateşi söndürdüğü Suyun suyu boğduğu günlerdeyim Toprağın tohuma mezar olduğu Ben mezarla konuşabilmem benim sözüm sağlaradır Ben ölmüşle geçinmem ölmüşüm alacağı bir fatihadır Sağlara borçluysam eğer borcumu mahsuben ödemem Sayacağım bir dizi hakikat vardır Sağ kalmışa birini satmış mıdır Sağ kalmışsa bu birinden can almıştır İşte bu sağda görünen bir pişmanlık havasıdır

Gün Kesiği

Kırımlı, Mehmet Sadık
Sardes yay. 2006, Fiyatı: 8,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 6,40 YTL



Gün kesiği taşır yüzlerinde
kadınlar; tarla dönüşleri
ev önleri eskiyen gülümseme
dar vaktin anlamsız sevinci
ipe dizilmiş umut köşesi

Hata Devam Ediyor

Şişman, Ömer
Sardes yay. 2006, Fiyatı: 8,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 6,40 YTL



"Babilli bir saatçiyi boğmaya kalkmaktan beri uyumamak koşu bantlarına harf küpürmek üstelemek asansör çöker yapışlık tuhaf bir geceyazısı olarak gelmez gitmez babilli bir saatçiyi doğmak önlenemez her kahvaltı sonrası"

Ankebut

Berdibek, Ömer
MAYIS yay. 2006, Fiyatı: 9,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 7,20 YTL



İlk şiiri Varlık Dergisi'nde yayımlanan Ömer Berdibek, Arkadaş Z

Ayna Yorgunluğu

Dünder, Betül
MAYIS yay. 2006, Fiyatı: 8,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 6,40 YTL


İlk şiiri Varlık Dergisi'nde yayımlanan Betül Dünder, 2002 yılında Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri şiir dalında 'dikkate değer', ardından da 2005 Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü'ne layık görüldü

Yalancı Kehribar

Sevim, Beşir
MAYIS yay. 2006, Fiyatı: 8,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 6,40 YTL



Lise öğretmeni olan Beşir Sevim'in ilk şiiri, Islık Dergisi'nde yayımlandı

Peneplen

Deveci, Ertuğrul
MAYIS yay. 2006, Fiyatı: 8,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 6,40 YTL



Öğretmen olan Ertuğrul Deveci'nin ilk şiiri, Yom Dergisi'nde yayımlandı

Yenilgi Oyunu

Duman, Nurduran
Yasakmeyve yay. 2006, Fiyatı: 5,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 4,00 YTL



işte böyle bir zamanda, istenirse
balıklar uçabilir, insan kendine gelebilir
yunuslar dilese sözcükler gibi
uzaydan seyredebilirler okyanusları


Her Kitabın El Kitabı

Ç., Gökçenur
Yitik Ülke yay. 2006, Fiyatı: 7,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 5,60 YTL



Aşk ki usta nişancıdır, zalimdir; yoktur
yaralayacaksa kalbinden
öldürecekse kalkanından vurur


Eski Kalp

Atapay, Mustafa
Yitik Ülke yay. 2006, Fiyatı: 7,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 5,60 YTL



Ben de gücümü kınında saklanmış
Bir kılıç gibi tutuyorum kalbimde
Düşmanımı seçemiyorum pusudadır belki
Kim bilir belki sevgili suretinde gözükür
Kirpikleri kanıma batmış
Belki de eşyanın içinde gizlidir
Kim bilir bir diktatörün
Altın kaplama dişidir




Deneme


Denemeler 1

MONTAIGNE, MICHEL DE
SAY yay. 2006, Fiyatı: 20,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 16,00 YTL



Yazdığı metinlerle edebiyatta 'deneme' türünün oluşumuna yol açan Montaigne, kuşku yok ki, ortaçağ karanlığına ışık tutan, insancıl kültürün evriminde etkin rol oynamış, Avrupa kültürü ve düşüncesinin gelişmesinde en az sokrates kadar etkili olmuş bir düşünürdür



Anı, Mektup


Vur Emri : Bir Asteğmenin Tunceli Anıları

ZILELI, ÜMIT
DHARMA yay. 2006, Fiyatı: 7,95 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 6,36 YTL



Cumhuriyet gazetesi yazarı Ümit Zileli askerliğini 1985-86 yıllarında Tunceli’de Jandarma Komando Asteğmen olarak yaptı

Krallar ve Başkanlarla 50 Yıl

AKDOĞAN, LÜTFÜ
MARKA yay. 2006, Fiyatı: 15,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 12,00 YTL



İsmet İnönü'nün Kıbrıs Krizi sırasında ABD Başkanı Johnson'a çektiği "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de oradaki yerini bulur" restini çoğu kimse hatırlar

Cemaleddin Afgani'nin Hatıraları

Paşa, Muhammed Mahzumi
Klasik yay. 2006, Fiyatı: 25,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 20,00 YTL

Aşk Romanları

Aşk İşareti

CARTLAND, BARBARA
ARTEMİS yay. 2006, Fiyatı: 8,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 6,40 YTL



Uyuyan bir efsane uyandı ve aşk romanları devri Artemis 'retro' kuşağı ile yeniden başladı

Macera

Macera


Göl Evi

PATTERSON, JAMES
Goa yay. 2006, Fiyatı: 15,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 12,00 YTL



Colorado'da yaşayan veteriner Frannie O'Neill dünyanın tarihini değiştirecek bir sır saklamaktadır

Tuzak

Oren, Ram
Goa yay. 2006, Fiyatı: 18,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 14,40 YTL



Yabancı bir erkek Ramat Haşaron'da varlıklı, iki çocuklu bir kadının hayatına girer

Fantastik

Kurtların Savaşı : Moria Üçlemesi 2

Loevenbruck, Henri
Yapı Kredi yay. 2006, Fiyatı: 17,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 13,60 YTL



Kurtlar yakında birleşecek

Tarihsel Roman

Alparslan ve Malazgirt Destanı

Akgün, Mustafa
Evreca yay. 2006, Fiyatı: 10,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 8,00 YTL



Sultan Alparslan sadece dokuz yıl süren hakanlığı süresince bugünün orta büyüklükteki devletlerinden onlarca devletin toprağı büyüklüğünde toprak fethetmiştir

YENİLER

Karlar Ülkesi

KAWABATA, YASUNARI
Doğan Kitap yay. 2006, Fiyatı: 8,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 6,40 YTL
Usta bir kalemden başyapıt Japon edebiyatının en önemli yazarlarından Kavabatanın (1968 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi) Karlar Ülkesi adlı kitabı dünya edebiyatının başyapıtları arasında gösterilir





Pardayanlar 6 : Fausta 1
ZEVACO, MICHEL
Erko yay. 2006, Fiyatı: 6,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 4,80 YTL
Pardayanlar Serisinin bu en heyecanlı kitabında FAUSTA ortaya çıkıyor! Olaylar artık 1570'lerde değil 1588'lerde geçiyor



Pardayanlar 7 : Fausta 2
ZEVACO, MICHEL
Erko yay. 2006, Fiyatı: 6,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 4,80 YTL
Michel Zévaco'nun Pardayanlar Serisi - 7 Fausta - 2 Pardayanlar Serisinin bu Kitabında Fausta ortaya çıkıyor! Olaylar artık 1570'lerde değil 1588'lerde geçiyor





Pardayanlar 8 : Fausta 3
ZEVACO, MICHEL
Erko yay. 2006, Fiyatı: 8,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 6,40 YTL
Cellat Claude Usta'nın fedakârlığı (Zavallı Cellat!) Cellat Claude ve Kardinal Farnese'i ölüme mahkum eden korkunç mahkeme (Engizisyon Fransa'da) Violetta'ya evlilik tuzağı (Kiminle evlenecek ?) Pardayan Bastille'de esir (Esaret kötüdür!) Bussi - Leclerc'in ters dönen intikâmı (Kılıçlar kanatlı mı ?) Bastille'in işgâli (Tarihin ilk hapishane isyanı!) Fausta'nın evinde (İnsan evine geleni misafirden saymaz mı?) İşkence odası (Pardayan her şeyden kurtulur!) Pardayan balık gibi ağa yakalandı (İşte şimdi vaziyetler kötü!) Ve bütün bu tarihsel olaylar içinde Pardayan




Pardayanlar 10 : Pardayan'ın İntikamı 2
ZEVACO, MICHEL
Erko yay. 2006, Fiyatı: 8,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 6,40 YTL
Nasıl mutlu oldum, kitapları masamda görünce




Sıla : Yalnızlığın Hüzünlü Rıhtımı
Alperen, Mehmet
KARAKUTU yay. 2006, Fiyatı: 6,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 4,80 YTL
İsimleri Hazal'dı




İyi Yolculuklar
Soylu, Özgür
EVRENSEL BASIM yay. 2006, Fiyatı: 5,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 4,00 YTL
Özgür Soylu'nun öykülerinin bir yanı neşe, bir yanı endişe

YENİLER

Kara Ahmet Destanı

BAYKURT, FAKİR
LİTERATÜR yay. 2006, Fiyatı: 15,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 12,00 YTL
Kara Ahmet bir zeki oğlan




İnsanlığımı Yitirirken
DAZAI, OSAMU
KARAKUTU yay. 2006, Fiyatı: 7,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 5,60 YTL
Japon edebiyatının önde gelen yazarlarından olan Dazai, 1930'lu yıllarda başladığı yazarlık yaşamın-da, İkinci Dünya Savaşı sonrasından ölümüne kadar olan sürede önemli öykülere ve romanlara imza atmıştır





Kanlar Ülkesinde Karnaval
EVREN, SÜREYYA
Versus yay. 2006, Fiyatı: 7,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 5,60 YTL
'80 sonrası





Arabeskler : Delinin Defteri ve Diğer Petersburg Öyküleri - Ciltli
GOGOL, NIKOLAY VASILYEVIÇ
İş Bankası yay. 2006, Fiyatı: 15,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 12,00 YTL
Nikolay Vasilyeviç Gogol (1809-1852), Klasik Rus Edebiyatı'nın Puşkin'le birlikte en önemli iki kurucusundan biri



Arabeskler : Delinin Defteri ve Diğer Petersburg Öyküleri
GOGOL, NIKOLAY VASILYEVIÇ
İş Bankası yay. 2006, Fiyatı: 11,00 YTL %20 indirimli Pandora

Nikolay Vasilyeviç Gogol (1809-1852), Klasik Rus Edebiyatı'nın Puşkin'le birlikte en önemli iki kurucusundan biridir

YENİLER

Fanfarlo

BAUDELAIRE, CHARLES
Salyangoz yay. 2006, Fiyatı: 7,00 YTL %20 indirimli Pandora fiyatı: 5,60 YTL

Fanfarlo, Kötülük Çiçekleri’nin ünlü yazarının, 1847’de kaleme aldığı, tek kısa romanıdır

Benim Adım Kırmızı

Orhan Pamuk'un 'en renkli ve en iyimser romanım', dediği 'Benim Adım Kırmızı',1591 yılında İstanbul'da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı'nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce, Şeküre'ye aşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul'da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikayelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.

Çok Satanlar

Osmanlıyı Yeniden Keşfetmek 2

İlber Ortaylı

Timaş Yayınları Küçük Şeyler 2

Üstün Dökmen

Sistem Yayıncılık Baba ve Piç

Elif Şafak

Metis Yayıncılık Latife Hanım

İpek Çalışlar

Doğan Kitap Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek

İlber Ortaylı

Timaş Yayınları Türkiye Nasıl Kuşatıldı? / Fethullah Gülen Hareketinin Perde Arkası

Merdan Yanardağ

Siyah Beyaz Yayın Gökdelen

Tahsin Yücel

Can Yayınları Sen Ölünce Kim Ağlar

Robın S.Sharma

Goa Basım Yayım

Yeni Çıkanlar

Onbaşı Nezahat..

Serpil Ural
Bilgi Yayınevi Uluslararası İlişkiler T..

Tayyar Arı
Alfa Yayınları Che Guevara / Büyük Albü..

Kolektif
İleri Yayınları İşletmelerde Bütçe Yönet..

Salim Çam
Hayat Yayıncılık Gün Doğmadan..

Alpaslan Işıklı
İmge Kitabevi İlahiyat Peygamberlik Ha..

Baruch Spinoza
Salyangoz Yayınları İşletmelerde Bütçe Yönet..

Salim Çam
Hayat Yayıncılık Nakit Akışı / Ölçüm Çeyr..

Robert T. Kiyosaki, Sharon L. Lechter
Alfa Yayınları

'Öldürdüm, öldürdüm...'


'Öldür, Öldür, Öldür' adlı kitabında asker Jimmy Massey, Amerika'nın Irak işgali sırasında işlediği savaş suçlarını tüm şiddetiyle anlatıyor














Bir Amerikan deniz piyadesinin Irak'taki gerçek tanıklıklarından oluşan Öldür, Öldür, Öldür, alıştığımız şiddet örgüsünü ve ABD'nin Irak'taki saldırılarını anlatmaktan öte anlamlar içeren bir örnek olması itibariyle diğerlerinden ayrılıyor. Kubrick'in 'Full °°°°l Jacket' filmini izleyen hemen herkesin iyi bildiği profesyonel 'katil'lerin yetiştiği yer olan deniz piyadelerinin arasından çıkıp gelen bir genç adamın, Jimmy Massey'in bir tür günah çıkarması olan kitap, sadece ABD'nin Irak'ta giriştiği katliamları değil, bu katliamları gerçekleştiren insanların nasıl yetiştirildiğini, neden bu derece vicdansız olabildiklerini, öldürmeden kendi varlığının anlamını bulamayan bu insanların trajedisini de ortaya koyuyor. Öldür emrini alan bir genç insanın parmağını tetiğe götürüşünü, hiç tanımadığı bir insanın kafasına nişan alışını ve kurbandan fışkıran kanı görmenin yarattığı rahatlama hissi ile, yeniden tetiğe basma cesaretini kazanmasını anlatmaya uğraşıyor.
Aslında deniz piyadesinin anıları, bir insanın, profesyonel bir katile dönüşebilmesinin nasıl mümkün olduğunu ortaya koyması ile ilgili ve kurbanlarını yok ederken, aynı zamanda kendi benliğinin de nasıl ezildiğini anlatabilmesi açısından da önemlidir. Kitap otomobilde giden bir Iraklıya kurşun sıkmanın, siyasetin dışında ve sözüm ona terörle mücadele konsepti ile alakası olmayan bir öldürme zevki ile bütünleşen, öldürülen insanın bir insan değil de, bir obje, yok edilmesi gereken bir pislik olarak görmesini sağlayan modern savaş teknolojisini de örnekliyor. Bu sayede yeni savaş konsepti kurşun sıkan askerin, aslında yaşamaya hakkı olmayan ve sadece modern uygarlık kurucularının yüzü suyu hürmetine varolan bir canlı seviyesine indirgerken, modern toplumu korumak ve kollamakla yükümlü Batılı medeniyet savunucuları gerekirse genel insanlık çıkarı adına zararlı olması olası bütün unsurları ortadan kaldırmak çekinmeyeceklerini de ifade ediyor.
Suçu baştan sona ABD yaşam tarzının yarattığı bu potansiyel katillerin üzerine yıkmak kolaycılığından kurtulmak adına söylemekte yarar var, mevcut uygarlık formunun insanlık halini bu derece sıradanlaştırması, insan toplumunun bir kısmının rahatlıkla yok edilebilmesini olanaklı kılması ne yazık ki sadece çağdaş Amerikan toplumunun bir stratejisi olmaktan uzaktır. Aslına bakılırsa silah kullansın ya da kullanmasın bugün Irak'ta ya da dünyanın başka bir yerinde insanların bir kısmı öldürülüyorsa ve dünyanın diğer kısmı bu katliamlara karşı sesini çıkartma cesaretini göstermekten uzaksa ya da en azından büyük kısmı sesini çıkartmayı düşünmüyorsa, işin içinde korkaklık ya da duyarsızlıkla açıklanamayacak kadar trajik bir gerçeğin olduğu da ortay çıkmaktadır.








Modern toplumun örgütlenişi


Yahudileri ya da Iraklıları yok eden zihniyet, her gün bir kez daha yeniden üretilen modern ilişkilerin bizzat kendisidir. O yüzden Almanların ortak olduğu vahşetin nüansları ABD'de ya da İsrail'de ya da Avrupa'nın nezih, uygar devletlerinde her gün yeniden ortaya çıkar. Bu sadece savaşla ilgili de değildir. Modern toplumun örgütlenişi ve onun kendi ahlakının, umursamazlığı bir erdem olarak ortaya koyması, bütün dünyada sıradan insanların yaşadığı tüm trajedilerde sorumlu olan bizlerin, duyarsız kalmamızın da bahanesini oluşturur. Çünkü öyle olmasaydı; her gün binlerce çocuğun sadece beslenemediği için ölmesi, büyük ve zengin kentlerin varoşlarında biraz temiz su bulabilmek imkânsız hale gelmesi, sokak çocukları para-militer çetelerin hedefi haline gelmesi, zengin ülkelerin işgal kuvvetlerinin Afganistan'da, Filistin'de, Somali'de ya da Irak'ta, koltuk altlarında otomatik tüfekleri dolaşması nasıl olanaklı olabilirdi ki?
O İşgal ordularının her bir askeri, aynı zamanda, mahallenin bir çocuğu, sıradan insanlarla aynı bakkaldan alışveriş eden, aynı tür içkiyi birlikte tüketen bir komşu, birlikte top oynadıkları, kavga ettikleri, seviştikleri bir arkadaşları, hatta sizlerin kardeşi, diğerlerinin oğlu ya da kızı nasıl oluyor? Nasıl oluyor da, bir gün önce kendi kardeşini, sokaktan geçen herhangi bir çocuğu ya da kendi çocuğunu okşamak için kalkan elleri, ertesi gün bir başka çocuğa kurşun sıkabilmek için silahına sarılabiliyor; nasıl oluyor da kendisi ölüm karşısında son derece aciz olduğu ve bir gün mutlaka öleceğini bildiği halde, aynı gün bir başkasını öldürmekten bu derece zevk alıyor? Nasıl oluyor da, evlerinde oturan milyarlarca modern uygar insan televizyonlarının karşısına geçip, ölüm olaylarını ve katliamları umarsızlıkla izleyebiliyor, dünyanın bir kısmı açlıktan kıvranırken, diğerleri nasıl oluyor da yemek zevklerinden ödün vermeyi akıllarından bile geçirmiyor?


Şiddetin sorumlusu kim?



Sadece işgal ordusunun 'cefakâr' askerleri midir, bir cinayetin başrol oyuncuları? Sadece hırçın birkaç general ya da siyasetçi midir asıl sorumlular? Evlerinde oturan, televizyon izleyen, işlerine giden, borsayı takip eden, faizlerin yükselmesinden endişe eden, çocuklarını öpen, ev işleriyle uğraşan, olup bitenler karşısında herhangi bir öfkeye kapılmayan, kayıtsızlığından taviz vermeyen milyarlarca insana ne demeli? Katilleri başka yerlere yollayan hükümeti destekleyenlere ne demeli, askeri teçhizat üreten işçilere, vergi ödeyenlere, televizyondan yayılan yalanları izleyenlere, askere gidenlere, silah kuşananlara, talim yapanlara ne demeli? Onların hiç mi suçu yok? Üç kuruş fazla kazanabilmek adına tüm bunlara onay verenler de suçlu değil mi?
Öldür Öldür Öldür, zayıf karakterli bir Amerikan gencinin, nasıl bir ölüm makinesine dönüştüğünün öyküsüdür. Ama o aynı zamanda insanlar hızla profesyonel katil olurken, susan, olup biteni görmezden gelen, gençleri işgal topraklarına gönderen toplumun katliamlara ortak olma hikâyesini anlatır. Sadece ABD'li katillerin değil, bütün dünyanın bu katliama sessiz kalmasını özetler. Öldürülen Iraklıların, tıpkı modern dünyanın diğer insanları gibi olduklarını anımsatır. Onlar gibi korkuları olduğunu, sevindiklerini, üzüldüklerini, sızlandıklarını, çocukları için tedirginlik duyduklarını ve bütün diğer insanlar gibi yaşamaya hakkı olduğunu gösterir. Öldür Öldür Öldür bir trajedinin öyküsüdür. Bir yanda okumaktan iğrenilecek kadar vahşileşen insan doğasını, diğer yandan savaşan herkesin bu savaşın bir kurbanı olduğunu haykırır ve insanlık adına artık utanma dışında pek bir şey kalmadığını anımsatır. Bu derece zavallılaşan insanlık için belki de artık her şeyin çok geç olduğunu söylemeye uğraşır.

"Bir çeşit protesto yapıyorlar. Bağırıp çağırıyorlar işte. Sadece bir avuç gösterici, silahları yok," dedi. Silahımın omzumda iyi desteklediğime emin oldum, arpacıktan bir göstericinin vücuduna nişan aldım. Derin bir nefes alarak, yavaşça bir gözümü kapattım; sağ gözümü, nefes vererek açtım ve bir el ateş ettim. Merminin göstericinin göğsünün ortasına çarpmasını izledim. Denizcilerim bağırıyordu: "Gelin, korkaklar. Savaşmak mı istiyorsunuz?" Hemen yeni bir hedef, çömelmiş kaçacak delik arayan başka bir Iraklı'yı seçtim. Çabucak kafasına nişan aldım, derin bir nefes çektim, verdim ve kafasına bir kurşun yolladım. Bir kafa: Güm! Diğer bir kafa: Güm! Tam ortadan: Güm! Bir tane daha: Güm! Göstericilerin bedenlerinin hareketsiz kaldığını fark edene dek böyle devam ettim.