5 Mayıs 2007 Cumartesi

Pratik Nedenler: Eylem Kurami Uzerine

Pierre Bourdieu, kendi kusaginin sosyal bilimcilerinden, kuram ve ampirik arastirmadan birini digerine tercih etmemekteki kararliligi ve bizatihi felsefe ve sosyal bilim alanlarinin sosyolojisini yapmaktaki israriyla ayrilir. Pratik Nedenler, onun yaklasik elli yila yayilan calismalarindan doyurucu bir kesit sunuyor.

Felsefe ve sosyal bilimler alaninin son otuz yilina Fransiz kokenli –ve cogu zaman, kabullenmekte pek de gonullu olmadiklari ‘yapisalcilik sonrasi’ etiketi altinda toplanan- dusunurler damgasini vurdu. Zaman zaman ayni etiketle anilan ve aslinda yapisalcilik sonrasi dusunurlerinin hemen tumuyle epistemolojik ve yontemsel meseleler uzerinden bir derdi olan Pierre Bourdieu, gunumuz sosyal biliminde hem kuramla ampirik arastirma hem disiplinler arasindaki sinirlari son derece titiz calismalariyla zorlamis bir bilim insaniydi. Dusunsel formasyonunda sosyolojinin uc buyugu kabul edilen Marx, Durkheim ve Weber kadar, Pascal, Wittgenstein, Heidegger, Merleau-Ponty gibi felsefecilerin, Levy-Strauss, Marcel Mauss gibi antropologlarin yogun bicimde etkili oldugu yazar, hem varlik anlayislari hem yonelimleri bakimindan birbirinden cok farkli olan bu dusunurlerden aldiklarini harmanlayarak cagimizin en etkili sosyal bilim kuramlarindan birini ortaya koymustu. 2002 yilinda olen yazarin urettigi metinler, sosyal bilimler alaninda calisanlarin yolunu acmayi surduruyor. (Bourdieu’nun yasam oykusu ve yapitlarinin birkacinin kisa tanitimi icin Kitap Gazetesi’nin eski bir sayisina bakilabilir:
Turk okuru Pierre Bourdieu’yle ilk kez, 1995 yilinda Pratik Nedenler adli kitabiyla tanismisti. Bourdieu’nun felsefeden antropoloji ve sosyolojiye uzanan calisma alaninin oldukca onemli bir kismini kapsayan kitabin ikinci baskisi on bir yil sonra yapildi. Yazarin baska dillere en cok cevrilmis kitaplarindan biri olan Pratik Nedenler, bu ozelligini yazarinin dusuncelerini, kavramlarini ve yontemini, onun calistigi cok degisik alanlari, sosyal bilimlerin en merkezi sorunlarindan biri olan ‘toplumsal eylem’ etrafinda bir araya getirmesine borclu. Dahil oldugu Fransiz felsefeci/ sosyal bilimci kusaginin bircok uyesi gibi Bourdieu de ancak yapitlari 1980’lerde ABD universitelerinde ilgi gormeye basladiktan sonra belli bir taninirliga eristi ve yine kusagin bircok yazarinda oldugu gibi onun yapitlari da ABD akademilerindeki genellikle yararci ve yuzeysel okumalar uzerinden tanindi. Ustelik akademik kariyer yarisinin korlestirici bir uzmanlasmayi her yerden daha cok tesvik ettigi bu ulkede, belli yapitlarin okunup digerlerinin degerlendirilmemesi genellikle bu kismilik nedeniyle yanlis anlasilmasini birlikte getiriyordu ve yazarin Amerikalilarin siniflandirma ve tartisma bicimleriyle de sorunlari vardi:
Sik sik dusuncelerimin genel olarak postmodernistlerin semsiyesi altina girmis olan kampus radikalizminin uyelerininkilerle uyusmadigini gordum (Bunlar [...] herhalde benim yapitimin ABD’deki alimlanma bicimine goturen bir bag buldular: [Bourdieu] modern mi postmodern mi, sosyolog mu felsefeci mi, ya da ikincil olarak, antropolog mu sosyolog mu; hatta sag kanattan mi, sol kanattan mi?)
Pratik Nedenler, Bourdieu’nun bu kolayci, yanlis ve asiri yorum dongusune verdigi bir yanit sayilabilir. Yazarin, cesitli tarihlerde Fransa, Almanya, Hollanda, Japonya ve ABD’de verdigi konferanslarin kitaplastirilmis hali olan Pratik Nedenler, yazarin yukarida sozu gecen uc disiplindeki tartismalarinin birbirinden koparilamayacagini ortaya koyuyor. Bu anlamda, kitabin carpici tarafi kendi metinleri uzerine yaptigi aciklayici konusmalar ve kendi ozetleri uzerinden Bourdieu’yu tanitiyor olmasi; cok yonlu bir dusunur olan Bourdieu’nun olabilecek en butunsel goruntusunu bir cilt halinde sunmasi. Bourdieu’nun sosyolojinin temel islevine dair dusundukleri, daha Turkce’deki ilk baskiya yazdigi onsozun basinda, boyle bir islevin ulkemiz icin tasidigi onemle birlikte anlatiliyor; bu paragrafta yazarin sosyal bilimlere bictigi muhalif ve kurucu rol de seziliyor:
Benim tasarladigim bicimiyle toplumbilimin, toplumsal olarak zorlanan dusuncenin rutinlerinden, siyasal, dinsel, kulturel tum hizaya getirme bicimlerinden kurtulmak isteyenler icin buyuk yardimi olabilecegini dusunuyorum. Hatta bana oyle geliyor ki, -ama tabii yaniliyor da olabilirim- Turkiye gibi cografya ve tarihiyle, iki uygarlik, iki kulturel ve dinsel gelenegin sinirinda bulundugundan dolayi su ya da bu bicimiyle evrenselin emperyalizmi ile temelinde bu emperyalizme gosterilen, cogunlukla karanlik ve gerilemeye yonelik tepkiler olan tikelcilik ve gelenegin iddialari arasinda, akil icin hem kurmaca hem de cilginca bir catisma riskine ozel olarak acik bir ulkede, her yerde oldugundan daha yararlidir.
Kitabin 1.-5. bolumleri arasinda kalan kismi, bir felsefeci ve bir antropolog olarak da Bourdieu’nun tecrubelerinin izini acikca yansitsa da, daha cok onun sosyolojiye yaptigi katkilardan olusuyor. Ilk bolum, yazarin fizikten sosyal bilimlere tasidigi ‘alan’ kavrami ve ona dayanarak olusturdugu ‘toplumsal uzam’ kavrami uzerinden toplumsal tabakalasma konusuna katkilarina deginiyor. Burada Bourdieu’nun Cassirer ve Bachelard gibi bilim felsefecilerine borclu oldugu bagintisal epistemolojinin calismalarinin bicimlenisinde kapladigi yer acikca gosteriliyor. Metin acildikca, ilk olarak La Distinction kitabinda bicimlendirilmis kavramsal tabanin genisledigine tanik oluyoruz: Sermaye kavraminin iktisattaki kullanimiyla benzesim kurularak yaratilmis kulturel sermaye kavrami– terimi bu bicimde ilk kullanan Bourdieu olmasa da bugun 'kulturel sermaye' neredeyse her zaman onun adiyla birlikte anilmaktadir- , yasam tarzi, tarihsel degisim ve sinif konumu arasinda baglanti kuran habitus, yatkinlik ve toplumsal konum kavramlarinin tanim ve tarifleri “Toplumsal Uzam ile Simgesel Uzam” baslikli bu bolumde isleniyor.
Ikinci bolum, kulturel ve simgesel sermaye kavramlarini, bu sermayelerin edinilmesinde ya da bunlardan yoksun birakilmakta okul kurumunun oynadigi rolle birlikte ele alarak, onlarin olgusal icerigine ornekler sunuyor. Ucuncu bolumun konusu kurulus ve isleyisleriyle ‘kulturel uretim alanlari’. Cagimizda gecerli olan sanat sosyolojilerinin epistemolojik sorunlari uzerinde kisaca durduktan sonra Bourdieu, genellikle modern toplumda ‘buyusu bozulmayan’ bir etkinlik alani olarak kabul edilen sanatin buyusunu, onun da baska herhangi bir alan gibi kendisine ozgu bir sermaye turune ve ureticilerinin ve tuketicilerinin (alimlayicilarinin) cikarlarina dayandigini gostererek bozuyor. Izleyen bolum “Devlet Zihniyetleri’ genel olarak burokratik alanin dogusu ve yapisiyla ilgileniyor; devletin sermaye, aile ve kulturle iliskilerini ve insan oznelliginin bicimlenisinde en etkili kurum oldugunu gosteriyor.
Ilk bolumlerde ortaya konan sosyolojik taban, veriler ve saptamalar kitabin bolumleri arasindaki en onemli baglantiyi saglayan ‘toplumsal eylem’in uzerinde bicimlendigi uzamla, onu saran ve kaliba doken yapilarin cesitli haritalarini sunuyordu. “Cikar Gutmeyen Bir Edim Olabilir mi” bolumu ise, Bourdieu’nun akademik kariyerinin baslangicinda yer eden felsefeye donuyor ve oznenin kendi eylemini nasil tasarladigi ve toplumbilimcinin onun eylemini tasarlayisini nasil tasarladigi sorununu ele aliyor. Kestirmeden gidilirse, Bourdieu basliktaki soruyu her zaman “Hayir” diye yanitlar; bununla birlikte ozellikle sanat, bilim ve din gibi ya ‘yuceltilmis’ ya da kendi basina eregi oldugu varsayilan alanlarda eylemler ‘cikar gutmez’ davranislarin bilincli ‘yarar’ hesaplarina dayanmasalar bile, eyleyicilerin, her alanin olusturdugu bir yatirim rejimi ve onunla baglantili simgesel bir k�r elde etmeye yonelik bilince gelmez bir motivasyona sahip olduklarini (illusio) ortaya koyar. Burada, Bourdieu’nun ‘toplum felsefesi’ denebilecek bir alana en buyuk katkilardan birini yapan La Sense pratique ve L’Esquisse d’une theory de la pratique adli henuz Turkcelestirilmemis kitaplarinda gelistirilmis ‘pratik kurami’yla ilgili onemli ipuclari da bulunuyor.
“Simgesel Mallarin Ekonomisi” adli bolum, Bourdieu’nun sosyal bilimler alanina kesin bir bicimde yerlesmesini saglayan, 1960’larin basinda Cezayir’de yaptigi antropoloji/ etnoloji arastirmalarinda gelistirdigi yontem ve kavramlarin Batili kapitalist toplumlara nasil uygulanabilecegini gosteriyor. Bu kavramlarin belki de en onemlileri, maddi/ manevi, bedensel/ ruhsal gibi ikilikleri de kismen asmayi saglayan simgesel mubadele, simgesel sermaye, simgesel ekonomi ve simgesel siddet kavramlari. Bolum, gerek toplumsal tabakalasmadaki statulerin ornegin, neden sinif bilinci ya da sinifsiz toplum aleyhine bu kadar dayanikli olduklarini anlamak isteyenler, gerekse bir onceki bolumde anlatilan ‘pratik kurami’nin, -insanlarin yaptiklari seyleri neden yaptiklari ve neden ‘oyle’ yaptiklari meselesinin- antropolojik aciklamasini merak edenler icin yazilmis gibi.
Sekizinci bolum “Skolastik Bakis Acisi” ve onu izleyen numaralandirilmamis son bolum “Ahlakin Celiskili Bir Temeli” yine Bourdieu’nun onceki bolumlerde de zaman zaman ele aldigi skolastik bakis acisiyla, aslinda kendisi de belli tikel cikarlara dayanan ve dayandigi bu cikarlar gosterilmedikce bir paradoksa donusen evrenselligin ve evrenselciligin elestirisini iceriyor. Bourdieu’nun yaklasik elli yil suren bilimsel calismalarindan doyurucu bir kesit sunan Pratik Nedenler, Bourdieu dusuncesini butun olarak kavramak isteyenler icin uygun bir baslangic noktasi sunuyor

0 yorum: