Gazap Üzümleri'nin ilk baskısı 47 bin 800 dolara satıldı...  Ünlü yazar John Steinbeck’in "Gazap Üzümleri" romanının ilk baskısı açık artırmada 47 bin 800 dolara satıldı. Bonhams & Butterfields tarafından düzenlenen açık artırmada, "Fareler ve İnsanlar" romanının ilk baskısı 7768, "Cennetin Doğusu" 8365, "Bitmeyen Kavga" 11 bin 3 dolara alıcı buldu. Los Angeles Times’ın haberinde, satışa çıkarılan kitapların, yazarın 1992’de ölen kardeşi Elizabeth Steinbeck Ainsworth’a ait olduğu belirtildi. Ailenin kitapları, Steinbeck’in bazı romanlarını yazdığı California’daki evin onarımını finanse etmek için satışa çıkardığı belirtildi. Kitapların satışından 200 bin doların üstünde gelir elde edildiği bildirildi.
Mavi forum |

| Yazar | Orkun Uçar | | Yazar | Burak Turan |
| Yayın Evi | Altın Kitaplar | | Dil | Türkçe | | Baskı Tarihi | 2007 | | Boyut | 14x 2x 20 | | Sayfa Sayısı | 400 | | Medya | Ciltsiz |
İki yılda °°°°l Fırtına serisiyle bir milyondan fazla okura ulaşanORKUN UÇAR, BURAK TURAN ile beraber, yine benzersiz bir eserle karşınızda.ORKUN UÇAR ve BURAK TURAN'ın yazdığı ZİFİR, SAYGIN ERSİN'in editörlüğünde,sizleri her satırda içine çekip benzersiz bir heyecan yolculuğuna çıkaracak!Cinler, insanlar, şeytanlar ve isyankâr melekler... Zifiri bir savaşın eşiğinde!... Hacer-ül Esved'de gizlenen sır neydi?... Amerikan askerleri Kabe'ye niye baskın yaptı?... Papa ve Amerikan Başkanı Bush nasıl öldürüldü?... Dünya insan kanına nasıl boğuldu?... Cehennemde büyük savaş!... Şeytan'ın orduları yeryüzünde savaşıyor!... Karanlık çağlarda, insan öncesi Dünya'da yaşananlar!... Kız Kulesi'nin altındaki sır neydi? YAZARLAR HAKKINDAOrkun Uçar: 1 Haziran 1969'da Kocaeli-Gölcük de doğdu. İ.Ü İletişim Fakültesi'nden mezun oldu. Uzun yıllar gazete ve televiz-yonlarda çalıştı. Burak Turan: 25 Eylül 1980 yılında Bursa'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Eskişehir'de lise öğrenimini Bursa'da yaptıktan sonra üniversite öğrenimi için İstanbul'a gitti. Yönetim Bilişim Sistemleri bölümü'nü bitirdi.YAZARIN ALTIN KİTAPLAR'DAKİ DİĞER KİTAPLARIOrkun Uçar'ın diğer kitapları: °°°°l Fırtıra 2: Kayıp Naaş / °°°°l Fırtına 3: Kızıl Kurt / Asi
Mavi forum |

| Yayın Evi | Altın Kitaplar | | Dil | Türkçe | | Baskı Tarihi | 2007 | | Boyut | 14x 2x 20 | | Sayfa Sayısı | 112 | | Medya | Ciltsiz |
Büyük Korku Kitabı, gerilim ve korku edebiyatının değişik pek çok örneğinin bir araya getirildiği seçkin bir çalışmadır. Ed-gar Allan Poe, Guy de Maupassant, Robert Louis Stevenson, Charles Dickens gibi ünlü birçok yazarın korku ve gerilim öy-külerinin resimlenerek uyarlandığı bu çalışma, 12 yaş üstü çocukların ve gençlerin fantastik dünyalarına yeni bir boyut geti-riyor. Okurların kendilerini 19. yüzyılın korku ve gerilim türünün en zengin ve verimli zamanında bulacakları Büyük Korku Ki-tabı, tek bir ciltte toplanmış 21 öyküden oluşuyor. Ölüm, Hastalık ve Delilik, Zihin Gücü ve Kötülük başlıkları altında toplanan bu öykülerle çocuklar; vampirler, kurt adamlar, cadılar ve hayaletlerle tanışacaklar!
Mavi forum |
 Zülfü Livaneli’nin “Mutluluk” adlı romanı, ABD’deki kitap zinciri Barnes&Noble’nin “Yeni büyük yazarları keşfedin” programı kapsamında her yıl verdiği ödüllerin roman dalındaki 3 finalisti arasında yer aldı. Zülfü Livaneli, yaptığı yazılı açıklamada, Amerika’da “Bliss” adıyla yayımlanan “Mutluluk” adlı romanının, ABD’de binin üzerinde kitabevinin sahibi olan Barnes&Noble’ın her yıl verdiği prestij ve para ödüllerinin roman dalındaki üç finalistinden biri olduğunu bildirdi. Ödüllerin 28 Şubat tarihinde törenle sahiplerine verileceğini dile getiren Livaneli, tüm finalist yazarların Barnes&Noble’ın New York Lincoln Triangle mağazasında kitaplarından bölümler okuyacaklarını belirtti. Zülfü Livaneli, keşif ödüllerinin bir önceki yıl tanıtılan kitapların en iyilerini ödüllendirmeyi ve edebi kaliteye sahip eserlerin kitap kalabalığında gözden kaçırılmamasını sağlamayı amaçladığını kaydetti. Romanının bir yıl boyunca binden fazla Barnes&Noble mağazasında “Büyük bir yazarın keşfi” başlığı altında özel biçimde tanıtılacağını dile getiren Livaneli, New York’un yayınevlerinden St. Martin’s Press tarafından 2006 yılının Ekim ayında yayımlanan ve “Sonbahar döneminin kitabı” seçilen romanından bölümler okumak ve ödülünü almak üzere Barnes&Noble’nin davetiyle Şubat ayı sonunda New York’a gideceğini bildirdi.
Mavi forum
|
Gökçe Fırat Ulusal Sol İdeoloji Güçlü ideoloji, kitleleri peşinden sürükleyen ideoloji, ancak kendi terminolojisini yaratan ideolojidir. Bu bakımdan gerek liberalizm, gerekse Marksizm, kendi kavramlarını yerleştirmeyi başarmıştır. Gerek liberalizmin gerekse Marksizmin ideolojik dünyada da, gerçek dünyada da hakimiyetinin altında yatan asıl sebep budur. Ezilen dünya kendi terminolojisini yaratmadıkça, tüm ezilen dünya aynı dili aynı kavramlarla konuşmadıkça ezilen dünyanın bugünkü durumu devam edecektir. Mavi forum |
Gökçe Fırat - Erkin Yurdakul Müttefik Kuşatması 1. baskı, 808 sayfa, 20 YTL İÇİNDEKİLER TÜRKİYE İÇİN ULUSAL GÜVENLİK STRATEJİSİ -Dumlupınar Stratejisi -Müttefik Kuşatması Altında Ulusal Güvenlik Stratejisi -Türk Tezi -Milli Güçlerin Yol Haritası KAFKAS SEDDİ PROJESİ -Yahudi-Kürt-Ermeni Seddi -Ortadoğu’da Türk Ufku -Kerkük’te Susan Diyarbakır’da Susar -ABD’nin Türkiye Planı: Kuzey Irak’tan Çık, Irak’ta Boğul ABD’NİN YENİ SÖMÜRGECİLİĞİ -ABD’nin Irak Saldırısı: Klasik Sömürgeciliğe Dönüş TÜRK-ABD SAVAŞI -ABD Nereyi İşgal Edecek, Irak’ı mı, Türkiye’yi mi? -Türkiye’yi Hedef Yapan Şer Eksen: ABD-İngiltere-İsrail -Stratejik Düşmanımız: Amerika -NATO’dan Kurtulma Fırsatı AMERİKANCILIK VE ATATÜRKÇÜLÜK -Irak’ta İşgale Ortak Olmak mı, Mustafa Kemal Tavrı mı? -Amerikancı Savaş Hükümetinin Ordu'yu Tasfiye Planı -AKP, Şeytan’ın Emrinde! TÜRKİYE’DE TURUNCU DEVRİM -ABD’nin sivil darbeleri: Gürcistan, Türkiye, Kıbrıs İÇ KUŞATMA -Türk’ün Ateşle İmtihanı -Cumhuriyet Gitti... Hilafet Geliyor!!! PKK’NIN SİYASALLAŞTIRILMASI -AB Kuşatmasının İkinci Cephesi: Güneydoğu KIBRIS: MİLLİ DAVADAN KAYBEDİLEN DAVAYA -Batı ile Hesaplaşma Kıbrıs’ta Başladı -Milli Dava’yı Neden ve Nasıl Savunmalıyız? 11 EYLÜL VE SONRASI -Emperyalizm ve Şeriat “İkileminde” İlerici-Devrimci Tavır -11 Eylül: Karargah Bir Kere Basıldıktan Sonra... Mavi forum |
Soykırım iddialarına orijinal belgelerle yanıt.. Bu kitaba dikkat !  “1914 Kış- 1915 ilkbahar aylarında biz Kafkaslardaki bütün Ermeniler ittifak Devlerinin tam bir zafer kazanacağından ve Türkiye’nin yenilip parçalanacağından çok emindik. Ermeni halkının bağımsızlığına kavuşacağına inanarak büyük ümitlere ve coşkuyla ayaklandık.”Mavi forum |
ayrıntılarda saklı tarih  Tarihte olaylar zamanına, zeminine, önemine ve tarihçinin bakış açısına göre ele alınır. Kitabın kapsamına göre bu bazen bir kaç satırla sınırlı kalır. Bazen de hiç değinilmez. Oysa bir tarihsel sürecin yoğunluğu içerisinde ayrıntı gibi görünen olaylar, bir başka zaman aralığında tarihe ışık tutan tanıklıklara ve yol göstericiliğe dönüşür.Günümüzde, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sürecine ilişkin art arda yayınlanan kitaplar o döneme ilgiyi artırmış, ilk kaynaklara yoğunlaşmayı sağlamıştır.Bu kitap Osmanlı nın son dönem, Mütareke ve Milli Mücadele dönemine ilişkin çeşitli olayları ele alıyor. Ayrıntılarına iniyor. AYRINTILARDA SAKLI TARİH i gün ışığına çıkarıyor. Kitap İçindekiler bölümüne göz atıldığında da görüleceği gibi birbirinden ilginç yedi makaleden oluşuyor. Her olay o dönemde yayınlanmış olan gazete haberleri ve güncel yorumlarla desteklenerek irdeleniyor.Olaylar, toplum tarafından anımsanan ve genellikle bilinen olaylar olsa bile, güncel haberler ve yorumlarla birlikte ele alınınca bilinenlerin ötesinde, ne denli farklı içeriklere sahip bulundukları gözler önüne seriliyor. Böylece günlük gazetelerin haber ve yorumlarından yararlanılarak; üzeri küllenmiş -hatta örtülmüş- bazı olayların analiz edilmesiyle ne denli önemli rol oynadıkları, örneklenerek anlatılıyor.
Mavi forum |
Bülent Ulusu'nun uyardığı gazeteci | | 12 Eylül 1980'den sonra Başbakan Bülend Ulusu , 1967'den beri tanıdığı gazeteciyi makamına çağırdı ve "Telefonda konuşurken dikkat et" diye uyardı..O gazeteci anlatıyor... |
 "12 Eylül 1980'den sonra Başbakan Bülend Ulusu , 1967'den beri tanıdığı gazeteciyi makamına çağırdı, bir süre söyleşti. Gazeteci, Başbakan'ın çağırış nedenini söyleşi boyu çıkaramadı. Güncel, fakat önemli olmayan konulara değiniliyordu. Gazeteci izin istedi, kalktı. Başbakan Ulusu, ayrılırken kulağına eğildi. "Telefonda konuşurken dikkat et" dedi. Gazeteci şaşırdı. Bir başbakan, bir gazeteciyi dostça uyarıyordu. MİT, Başbakanlık'a bağlıydı. Başbakanlık'tan ayrılan gazeteci, bir süre düşündü. Son zamanlarda telefonda kiminle ne konuştuğunu anımsamaya çalıştı. Birden ampul yandı. Jeton düştü: 30 Ağustos'un yaklaştığı günlerdi. Tuzla'da tatilde olan Demirel aramış, gazeteci, Orgeneral Haydar Saltık 'ın MGK Genel Sekreterliği'nden "şutlanması" nı MGK üyelerinin aralarında kararlaştırdıklarını söylemişti. Telefon görüşmesi teybe alınmış, çözülmüş, metnin bir kopyası Başbakan'a, bir kopyası Çankaya Köşkü'ne ve herhalde bir kopyası da MGK Genel Sekreterliği'ne gönderilmişti. "O gazeteci bendim" diyor Cüneyt Arcayürek.. ARCAYÜREK'İN DERİN DEVLETİ Cüneyt Arcayürek, Detay Yayıncılık'tan çıkan "Derin Devlet 1950-2007-Darbeler ve Gizli Servisler" adlı kitabında son yıllarda sıkça kullanılmaya başlanan "derin devlet" kavramını tüm yönleriyle ele aldı. Derin devlet kavramını enine boyuna, yaşanan olaylarla birlikte okuyucularına anlatan Arcayürek, kitabında "Şurası bir gerçek; Türkiye'de gladio benzeri bir örgütün varlığı yadsınamaz. Bu örgüt, açıkça söylenmiyor ama Özel Harp Dairesi içinde yuvalanmış, başına buyruk bir örgüt. Yasadışı! CIA tarafından besleniyor. ABD yararlarına hizmet veriyor" diyor. Derin devlet, gladio, kontrgerilla gibi sıkça tartışılan, ancak içeriği konusunda çok da fazla bilgi sahibi olunmayan kavramları tarihi süreç içerisinde ele alan Arcayürek, "buzdağının altındaki gücün" kimler tarafından yönetildiğini ve devlet içerisindeki gücünü usta kalemiyle okurlara aktarıyor. DERİN DEVLET NEDİR? Kitapta yer alan bazı ilginç bölümler şöyle: Derin devlet nedir? Derin devlet aslında kontrgerillanın başkalaşmasıdır. Her ülkede farklı adlarla anılan örgüt, NATO tarafından organize edilir. Faaliyetleri tüm ülkelerde başbakan ve cumhurbaşkanı düzeyinde izlenir. Elemanları, ağırlıklı olarak Panama ve Amerika'da eğitim görürler. 11 Eylül sonrasında NATO tarafından revizyondan geçirilmiş ve ellerindeki teknoloji iyileştirilmiştir. Şu an kendilerine ait özel hapishaneleri de vardır. 1973 YILINDA TÜRKİYE'DE İtalya'da patlayan gladio skandalı, kısa sürede NATO ülkelerini sardı. Önce Yunanistan'da görüldü, sonra Almanya'da. Alman RTL televizyonu, Hitler 'in özel kuvvetleri SS'nin eski üyelerinin Almanya'nın gladio örgütünün birer parçası olduğunu kanıtlayan özel bir rapor yayımlayarak Almanya'yı şoke etti. Yunanistan Savunma Bakanı eski bir askeri ataşenin gladio savlarına itibar etmedi, "Hükümetin korkacak hiçbir şeyi yoktur" mealinde demeçler verdi. Ve... Gladio, Türkiye'deki adıyla kontrgerilla, 1973'lerde Türkiye'ye teşrif etti... Şurası bir gerçek; Türkiye'de gladio benzeri bir örgütün varlığı yadsınamaz. Bu örgüt, açıkça söylenmiyor ama Özel Harp Dairesi içinde yuvalanmış, başına buyruk bir örgüt. Yasadışı! CIA tarafından besleniyor. ABD yararlarına hizmet veriyor. MİT BAKKAL DÜKKÂNI GİBİ ÇALIŞIYORDU MİT yasasından önce, gizli servis bir bakıma "bakkal dükkânı" gibi çalışıyordu. Servisin maddi yönü ile işleyişi şöyle özetlenebilirdi: Başbakanlık "örtülü ödeneğinden" ya da başka kanallardan -herhalde "dost" servislerden- gelen paraları "reis" alırdı. "Reis" gizli servisi yönetenin kısaltılmış adıydı. Kasaya koyardı... Sonra servisin " hesap amirini" çağırır, "şuraya şu kadar, buraya bu kadar gidecek" hesabı ile para dağıtımı yapardı. Çoğu kez reis, kasasındaki deftere dağıtımı yazardı. Giren çıkan paraların bir dökümü olabilirdi. Örneğin, CIA'dan alınan paralar gibi. Bunlar imza karşılığı alınırdı. Amerikalılara sorsan, "Verdik" demezlerdi, diyemezlerdi. Örtülü ödenekten gelen paranın miktarı elbet bilinirdi. Başbakanlık Müsteşarlığı'ndan alınıyordu. Müsteşar da bu kanaldan giden paraları bir "deftere" yazıyordu. Bunun dışında "dostlardan" alınan paranın "kaydı" düşülmüyordu. O günleri tanımlayan bir ifadeye göre "Gelir-gider hesabı daha sağlıklı olmalıydı. Çünkü 'bir defter' tutulur, bir yanına 'gelir' , öteki sayfasına 'gider' yazılır ve paranın hem kaynağı hem de kullanıldığı iş bilinirdi." CEMAL GÜRSEL'İ ÜZEN BİLGİ MİT'in gözleri ve duvarlara dayalı kulakları, çoğu zaman devleti yönetenlere de çevrilirdi. 1963'ten sonra bir gün, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel 'i bir MİT yetkilisi ziyaret etti. "Baba" Cemal'e "çok yakın biri hakkında 'maruzatta' bulunacaktı." Cemal Gürsel dinledikçe rengi değişti, neredeyse kriz geçirecekti. Cumhurbaşkanı'nın "çok yakını" , Bulgar gizli servisi ve bu servis aracılığıyla Sovyet ajanları ile sık sık görüşüyor, "bilerek ya da bilmeyerek 'bazı bilgiler' veriyordu". İlk bakışta bu ilişkiler "çok yakın" kişinin mesleğini yürütürken sürdürdüğü doğal ilişkiler izlenimini veriyordu. Gümrüklerde kimi işlemler, dışsatım ve alım türünden yasal birtakım işler... Ama MİT'in dinleme araçlarına takılı kulağı kimi görüşmeleri dinlemişti. Gürsel'in "çok yakını" nı uyarması gerekiyordu. BÖCEKLER DEMİREL'İ DİNLİYOR 12 Eylül'den sonra MİT; gözlerini, kulaklarını Demirel'in Güniz Sokak'taki evine ve çevresine çevirdi. İlk önce Demirel'in konutunun tam karşısındaki apartmanda bir daireye yerleşti. Sonra evin hemen yanında yapımı tamamlanan bir başka apartmanda bir daire kiraladı. Gelen giden gözleniyor, "uzaktan da dinleme becerisine sahip 'böcek' lerle" Demirel'in çalışma odasındaki konuşmalar teybe alınıyordu. MİT'in hangi yöntemlerle çalıştığını yakından bilen Demirel, gizli servisin yan binada kiraladığı ve bir ticaret firması süsü verdiği dairede hangi yoğun çalışmalar içinde olduğunu kolaylıkla tahmin edebiliyordu. Umursamıyordu. Ancak son kez Zincirbozan'a sürüldüğünde evinin bütün odalarını kontrol ettirdi. Dinleme aracı arattı. Duvarlar temiz çıktı. CIA'NIN GİZLİ ÇAMAŞIRLARI Türkiye'deki darbelerde rol oynayan CIA'nın marifetleri sadece iç kaynaklardan edinilen bilgilere dayanmıyor. Örneğin 11 yıl CIA'da çalışan Philippe Agee , örgütün kirli çamaşırlarını şöyle açıkladı: "Yunanistan, Güney Kore, Filipinler, İran, Portekiz, Endonezya'da CIA duruma müdahale edip faşizmin zaman zaman yerleşmesini sağlamıştır. Askeri darbe konusunda CIA kadar uzman bir örgüt bulunamaz. CIA istediği zaman bir ülkede büyük bir huzursuzluk yaratır ve bunu finanse eder. Bu da tüm silahlı kuvvetlerin darbe yapmak için arzuladığı ortamdır. Askerler her zaman ülkenin tam bir çıkmaz içinde olduğu ve sorunu ancak kendilerinin çözebileceği bir atmosferin yaratılmasını isterler. Bu da CIA'nın görevidir." Fakat askeri darbeler içeren "görevini" CIA artık kullanmıyor.
Mavi forum |
Şair Mustafa Işık, şiirdeki aydınlanma coşkusunu, yeni bir boyutla öğrencilere taşımağa çalıştı Sanat, konumuz özelinde şiir, yazarının duygu ve düşünceleriyle yoğun bir paralellik içinde yaşamını sürdürür. Bu duygular ne yönde akıyorsa, şiiri oluşturan sözcükler de aynı tınıda ses verirler. 1955 yılında Malatya’nın Doğanşehir ilçesinde doğan ve Sivas Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra Mardin ve Diyarbakır’ın çeşitli okullarında öğretmenlik yapan Mustafa Işık, şiirdeki aydınlanma coşkusunu, yeni bir boyutla öğrencilere taşımağa çalıştı. Ne ki: “Telaşım var/ Bekle diyemem ey ömür” dese de, darbelerin elleri onun yaşamına da el attı. Mustafa Işık’ın o günleri r “Elimde Ay Kırıkları” adlı kitapta (Broy Yayın 1998) “…Ancak 70’lerin militan eylem ortamında şiir ve resimlerini cebinde saklama olanağı bulamadı. 12 Eylül günlerinde, kimilerinin tersine, cezaevi onun sanat ateşini küle döndürdü” diyerek dile getiriliyor. Bu kitap, aynı zamanda ressam olan Işık’ın o döneme ilişkin şiirlerini içeriyor. “Yaramda Parmak İzim” adlı şiirde: “Ey ülkem/ Ne çok ırmakmışsın/ Ne çok çocuk” diyerek kapılarını hayatın gerçeklerine açan şairin ikinci kitabı, “Ellerim Kuş Sürüsü”. ( Broy Yayın. 2001) Cezaevlerinde kalmış şairlerin çoğunda görülen sert, kavgacı bir söylem yok Mustafa Işık’ın şiirlerinde. Geriye dönüp, yaşadığı dönemin yıkıntılarına bakarken de, Afrika’nın aç ve Filistin’in taş atan çocuklarını şiirleştirirken de gerçeklerin ayırdına çok doğru bir biçimde vardığı görülüyor. Bu bağlamda, sözcüklere kendi yaşamından yüklemeler yapıyor. Bunun sonucunda şiirleri, acıların üstesinden gelmiş bir bilgeliğin izlerini taşıyor. Kitaba adını veren şiirin son bölümündeki: “Ellerin/ Dünyanın bütün terlerinde/ Ve sarar yaralarını çocukların/ Yangın yerlerinde/ Ellerin/ Bir kuş sürüsü/ Birlikte uçarız ülke ülke/ Çekme/ Kuşlar da üşür/ Düşler de// dizelerinde görüleceği gibi; şair, imgenin ve uyağın tuzağına düşmeden yapılandırıyor şiirlerini. Mustafa Işık’ın son çıkan kitabı “Yakanıza Yapışan” (Günizi Yayın 2005) adını taşıyor. Şair, diğer kitaplarında olduğu gibi, bu kitabında da söylemini birinci tekil şahıs ağzından sürdürüyor. Bireyin acılarını, kendi yaşamındaki acılardan boylandırarak toplumsal acılarla daha vurucu bir biçimde buluşturuyor. Başka bir deyişle, acının evrensel boyutunu yakalıyor. “…Bunu saymam baba/ Kırlarda koşmadık birlikte/ Oynamadık/ Bakmadık bile şaşarak/ Oltada çırpınan balığa/ Dalmadık kalabalığa/ O güzel insan kokusuna/ Bunu saymam baba/Yeniden seviş annemle// Aferinlerim kaldı öğretmenimde/ Arkadaşlarımda mızıkçılığım/Bunu saymam baba/ Seviş yeniden annemle// Bunu saymam baba/ Su da saymaz/ Toprak da// Alın terimin tadını/Ağzından kuzgunların// dizelerini alıntılayarak bir bölümünü örneklediğim “Bunu Saymam” şiirinde Işık, yalnız büyüklerin değil, çocukların da hayatın ve ilişkilerin içinde çoğalan acılarını arabesk bir kolaycılığı yeğlemeden dile getiriyor. Mustafa Işık’ın bir başka özelliği de, çiçekten böceğe, yapraktan ağaca, güvercinden kuzguna, yağmurdan fırtınaya ve daha birçok doğa olaylarına, daha doğrusu doğa üretilerine, şiirlerinde ağırlıklı bir yer vermesi. En çok kullandığı sözcükler ise, çocuk ve aşk. Bakın, cafcaflı sözlere alan açmadan, yalakalık yapmadan, dünyamızın, özellikle de çocukların yaşadığı kıyımı sanatın süzgecinden geçirerek “Kim Vurulur Kim Ölür” adlı şiirindeki altı dizede nasıl veriyor şair. İster Filistin’in çocukları için düşünün bu şiiri, ister Afganistan’ın, isterseniz sömürülen herhangi bir ülkenin. “Çocuk ey/ Kanı sokağa can veren/ Ey pırlantası insanlığın/ En son Ramallah’ta/ Vurulan Sensin/ Ölen insanlık// Aşk ise bir anahtar sözcük Mustafa Işık’ın şiirlerinde. Düşlerden gerçeklere, topraktan tohuma uzanan, başka bir deyişle; doğaya, hayata ve insana kapılarını açmayı direten bir sözcük. Yumuşak izlenimli, ama yakıcı olan bir rüzgarın içinde kararlı adımlarla bir yürüyüşe tanık olmak istiyor ve toplumcu gerçekçi şiirin ülkemizdeki konumuna kulak vermek istiyorsanız, Mustafa Işık’ın şiirlerini de tanımanız gerekecek. | |
Mavi forum |
Gökçe Fırat Gerçek Atatürkçülük Atatürk’ün başarısının sırrı, ortaya koyduğu ideolojideydi. Atatürkçülerin başarısızlıklarının sebebi ise Atatürk’ün yokluğu değil, Atatürk’ten sonra gelenlerin Atatürk’ün ortaya koyduğu ideolojiyi terketmeleridir.Mavi forum |
Gökçe Fırat - Erkin Yurdakul Atatürk'ün Altı Ok'u Atatürkçülük, taklit bir ideoloji değildir. Atatürkçülüğün referansı eski çağın ideoloji ve uygulamaları değil modern çağın kendisidir. Bu nedenle de Atatürkçülük, eski çağ kalıp ve modelleri içine sığdırılamaz ve hapsedilemez. Altı Ok ve Atatürkçülük, kendine özgü çıkış noktaları olan, gelişim süreci olan, ama sonuçları tüm dünyanın mazlum milletleri için bir çok şey ifade eden bir ideolojidir. Bu ideolojinin adı Ulusal Sol’dur. Ulusal Sol’un, Türkiye’deki adı Atatürkçülüktür. 112 sayfa, 5 YTLMavi forum |
Ali Özsoy III. Abdülhamit TÜRKSOLU Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ali Özsoy, bu kitabında Tayyip Erdoğan iktidarının bir bilançosunu çıkarıyor. 3. Meşrutiyet darbesinin sonucu olarak iktidara gelen AKP'nin icraatlarını inceleyen Ali Özsoy, Erdoğan'ın adeta yeni bir Abdülhamit haline dönüştüğü tespitine ulaşıyor. Ege'den Kıbrıs'a, güneyimizdeki kukla Kürt Devleti tehlikesinden Ermeni meselesine, Türkiye'nin temel dış politikalarında verilen tavizleri Osmanlı'nın parçalanma süreciyle karşılaştırıyor. Tayyip Erdoğan iktidarı da tıpkı Abdülhamit iktidarı gibi emperyalist güçlere tavizler verirken ülke içerisinde koyu bir istibdada yöneliyor ve Şeriatçı uygulamalara girişiyor. Türkiye'nin Batılılaştırılması aynı zamanda bir mollalaştırılma sürecine dönüşüyor. Aynı zamanda, III. Abdülhamitçiliğe karşı diriltilmeye çalışılan bir başka uğursuz gelenek İttihatçılığa karşı da, gerçek kurtuluş yolu olarak Atatürkçülük ve Kuvayı Milliye öneriliyor. 112 sayfa, 5 YTLMavi forum |
|
|
|
|
|
|
|