31 Mayıs 2007 Perşembe

Bugün olmasa da yarın bu gerçekle hesaplaşacaklar

Uzun yıllar polis adliye muhabirliği yapan Alper Turgut'un ilk kitabı, 'Sessizliğe Karşı.' Turgut kitabında sadece Türkiye'deki cezaevlerini değil dünyadaki cezaevlerini de anlatıyor. Hem 'içerden,' hem de 'dışarıdan' bakıyor cezaevi ve tecrit konusuna. 7 yıl süren ölüm oruçlarını anlatıyor bir bir. Tanıklıkları, gözlemleri ve hikayeleriyle, ıcj Aralık 'Hayata Dönüş'ten K.Armutlu baskınına ue son sürece kadar her bir noktaya değiniyor. Kitabı yazmaya iten nedeni tek bir cümleyle özetliyor: "Vicdan borcuydu."
GÜLŞEN İŞERİ
» Çok zor bir süreci ele almışsınız... Bir gazeteci olarak bu konuyu ele almak vicdani bir mesele miydi?
Evet. Bir de ben 96 ölüm oruçlarını da takip etmiştim. Daha sonra 1997 yılında da tutuklu yakınları geldiler, evlatlarının öleceğini, operasyonlar olacağını anlattılar. Böylece tutuklu yakınları ile tanışmış oldum. Yavaş yavaş gelenler arttı, bir süre sonra hapishanelerden mektuplar gelmeye başladı. Mektupların bir çoğu tecritten, ilerde olacak olan operasyondan söz ediyorlardı. Ve bir süre sonra ölüm orucu eylemi başladı. Daha yakından takip ettim. Kafamda şekillenmeye başladı. Birde hapishanelerden gelen mektuplar zaten sizi çok etkiliyor, tutuklulardan biri yazmış; "bunları okurlarınızla paylaşırsınız, ben dipsiz kuyudayım" diye. Bunları okudukça iç dünyanızda neler yaşayacağınızı düşünün.
» Bir yandan gazetecilik yapmak bir yandan da hassas bir konuyu ele almak ikilem yaşatmadı mı?
Gazetecilik yaparken, kitap yazmak zor iş. Bilgi toplamaya başladım. İlk olarak 2001 yılında Küçükarmutlu'yu yol eyledik. Hemen hemen her gün oradaydık. Bir süre sonra oradaki insanlarla dost olduk. Tabii ki yazmak inanılmaz zor geliyordu, gözünüzün önünde insanlar erimeye başlıyor. Ahmet Kulaksız ölüm orucunda iki kızını kaybetmişti o bana dedi ki, "Alper bu kitabı senin yazman lazım" İşte o zaman tamam dedim ben bu kitabı yazacağım. 5 yılda bilgi topladım. Sonra bir baktım ki, bir oda dolusu belge ve bilgi var.

» Kitap tutuklu yakınları tarafından nasıl karşılandı?
Tutuklu yakınları tarafından olumlu karşılandı. Benim için önemli eleştiriler onlar. Çünkü onlar için yazdım. Vicdan borcu için. Ahmet Kulaksız bir günde okudum dedi. Önemli olan buydu. Yazılan Türkiye'nin yakın tarihi, şimdi söylenmiyor belki ama bir süre sonra eylemin büyüklüğü ortaya çıkacak. Biliyorum ki cezaevi gerçeği 10-15 Yıl sonra anlaşılacak. Bu gerçekle daha sonra hesaplaşacaklar.
» Kitapta tanıklıklara da yer vermişsiniz, bunlardan dikkat çekeni ise bir asker...
Hayata dönüşte oradaydım. Oradaki askerlerle konuştum.

Hayata Dönüş Operasyonu'nda gördüklerine dayanamayıp istifa eden gardiyanla konuştum... Tutukluların ve gardiyan Yıldız Ercan'ın iddialarını düşündüğümüzde ve yan yana koyduğumuzda, devletin bütün iddiaları çürüyor. Onlar en başında şunu demişlerdi, "kendilerini yaktılar." Ama kendilerini yakanların sayısı belliydi. 12 Aralık'ta Çanakkale'ye yola çıkmışlar, ama arabulucular o sırada hâlâ görüşmedeydiler. Yani 12'sinde yola çıtaklarına göre emir çok önceden verilmişti. Müthiş bir sansür vardı tabii ki ve bu sansür Behiç'e kadar devam etti. 1996 ölüm orucunu düşünüyorum, binlerce kişi yürüyordu, eylemler yapılıyordu ama 2000 yılı için bunu söylemek zor. Duyarlılık kayboldu. Behiç Aşçı'nın son günlerinde insanlar silkelendi ve ara verildi eyleme.
» Eylemin uzun süreye yayılması insanları acıya alıştırdı diyebilir miyiz?
Bilim adamlarının açıklaması vardı, acı ile ilgili çok fotoğraf, çok yıkıntı gösterirseniz insanlar o acılara alışır ve acılar etkisini yitirir diye. İnsanlar dizilere ağlıyor, haberleri izlemiyorlar. Daha fazla acı çekmemek için ya da kaçış.

» Cezaevi süreçlerini ve ölüm oruçlarını anlatırken aralarda da kurgulanmış bir hikâye var...
Bazı arkadaşlar bunu başka dille nasıl verilir, diye düşündüler ama bu başka bir dille verilemezdi. Çünkü olayın kendisi acı. 19 yaşında birinin ya da, bir annenin ölmesi çok acı. Hatta o anneler okuma yazma bile bilmiyor. Bilmemesine rağmen tecridi anlayabildiler, bir çok okur-yazar bunlara kulaklarını tıkarken. O kurguyu hikâyeyi kolaylaştırmak için koydum. Sonuna da cezaevi tarihçesini koydum. Ama okuyuculara tarihçeden başlamalarını önerdim.

» Kitaba bilgi toplarken zorluklar yaşadınız mı?
Bazı ailelerin tepkili olduğunu biliyordum. Bazı insanlardan bilgi almak kolay değildi. Kimisinin durumu ağır, anlattıra-mıyorsunuz. İnsan hikâyelerinde zorlandım. Arka arkaya yazıyorsunuz; öldü, yaşıyor... Öldü, yaşıyor... Bunların bir çoğunu da tanıyorum ben. Bir gidiyorsunuz 40 kilolarda, bir gidiyorsunuz ölüm döşeğinde ve ölmüş. Bir süre sonra o ruh hali size yansıyor. Hiç kolay değil. Devlet bunlara terörist diyor. Medya onaylıyor. Burada yaptığım şeyi "teröristlere kitap yazılmış" olarak algılanacak. İnsana dair kitap yazılmış demlemeyecek. İnsan hikâyesi unutulacak. Bu çok acı.

» Kitabı yazmaktan vazgeçtiğiniz anlar oldu mu?
Ağır bir konu zaten. Tabii ki kitabı kapattığım anları çok yaşadım. Vazgeçtim. Ama vazgeçmekle olmuyor. Bir şekilde tekrar döndüm. Uğurlu kitap dedim, çünkü matbaadayken ölüm orucuna ara verildi. Şimdi iki kitap yazıyorum akıp gidiyor.

» İlk kitabınız olmasının da etkisi olmuş olabilir mi?
Tabii ilk kitap korkutuyor. Ne olacak, nasıl eleştirilecek, tepkiler ne olacak vs. Bütün üniversitelere, barolara vs gönderdik. Kitap okunsun, bunu istiyorum ben.

»Yazarken korku yaşadınız mı? Acaba dava açılır mı diye?
Böyle bir süreci kurgusal yazanlar "buradaki isimler hayal ürünüdür" deyip kurtuluyor. Ama gerçek isimler, gerçek durumlarda bu mümkün değil. Ben bu süreci yaşayan, gerek tanıklarıyla, gerekse kendi gözlemlerimle isimlerini kullanarak yazdım. Hukukçularla konuştum, dava açılabilir diyorlar. Bu beni korkutmuyor, göze alarak yazdım zaten.
»Devamı olacak mı kitabın?
Olmasını düşünüyorum. Kurgusal öyküde de şimdilik son dedim. Vefa borcu ödendi ama eksik ödendi diye düşünüyorum.
» Bu kadar uzun süren eylemde tecritin anlatılmamasını neye bağlıyorsunuz?
Evet tecrit konusu anlatılmadı. 0 yalnızlık, o delirten hücreler anlatılamadı. Hayata dönüş anlatıldı çünkü somut bir şeyler vardı, insanlar silahları gördü, helikopterlerin cezaevi üzerinde uçuştuğunu gördü. Orada bir görüntü vardı. F tiplerini görmek mümkün mü? Orada insanların neler yaşadığını, sadece o hücrelerde yaşayanlar biliyor. Bundan dolayı içerden dışarıya bilgi akışı da yok.




Mavi forum

0 yorum: